Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Türkiye ile ilgili beni en etkileyen şey; kişisel tarihimin her döneminde aşağı yukarı aynı olsa da, son derece doğal olarak son zamanlarda çok daha belirgin şekilde gündeme yetişememek oldu.
Düşünün cuma akşamı bir hafta değerlendirmesi yapsanız bu değerlendirme pazartesi sabahına neredeyse tamamen anlamsız hale gelebilir. Bu yönetenin işini son derece kolaylaştıran bir durum olarak karşımıza çıkıyor her zaman. Elbette iletişimin bu denli yoğun ve çabuk olduğu yeni dünya düzeninde, bu durum çoğu zaman siyasi erkin işine gelse de nadiren dezavantaj haline de dönüşebiliyor.
Bu anlamdaki egemen gücün artık sadece ülke içindeki siyasal güç olmaması bir yana, siyasal gücün sallandığı zamanların da işi zora soktuğu dönemler elbette oluyor. Dünya artık çok küçük, bunun herkes için hem olumlu hem de olumsuz tarafları var. Kontrol etmeye çalıştığınızda da size ait olmayan şeyleri kontrol etmenin zorluğunu yaşıyorsunuz.
Evet sansür kötüdür ve insanların yaşam şekillerini özgür iradeleri belirlemelidir. Bugün ahlaki olarak yaşadığımız çöküntünün nedenlerinden en önemlisi olarak gösterilen sosyal medya, en azından bu ülke için henüz sosyal olmadan dahi aynı konuda gündem olmuştu aslında. Yaşı yetenler hatırlar, televizyonlar da ilk defa çok kanallı hale dönüştüğünde bu bir özgürlük ve teknolojik gelişim olarak adlandırılsa da, yapılan yayınlar kontrolden çıkmaya başlayınca toplumdan tepkiler yükselmeye başlamıştı.
Yükselen tepkilere o zaman Başbakan olan Turgut Özal’ın verdiği cevap ise bugün hala geçerliliğini koruyor aslında, “Düğmesi var istemeyen kapatsın”.
Hatta yıllar sonra aynı konuda Özal’ın ve dahi bu iktidarın en büyük savunucularından Mehmet Barlas da Sabah Gazetesindeki köşesinde Özal’la bir anısını paylaşmıştı. Barlas’ın köşesinden aynen alalım ki sonra bir itiraza muhatap olmayalım:
“Özal ‘2'nci Değişim Programı’nın ana hedefinin her alandaki özgürlükleri yerleşik hale getirmek olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptı.
Sonra salondan gelen sorulara cevap vermeye başladı.
Başında bere olan sakallı bir dinleyici Özal'ı, özel televizyonlara yol vererek milletin ahlakını bozmakla suçladı.
- Bu televizyon kanallarında sabaha kadar porno var. Ahlak elden gidiyor, benzeri şeyler söyledi.
Akıl ve kumanda aleti
Özal şöyle bir baktı kendisini suçlayan bu kişiye.
Sonra cevap verdi:
- Allah sana akıl diye bir şey vermiş. Kul da uzaktan kumanda aletini yapmış. Beğenmediğin programı izlemek yerine uzaktan kumandayı kullanarak başka kanala geçebilirsin. Ama belli ki bu programlardan ayrılamıyorsun. Gözlerinin altı mosmor. Belli ki sabaha kadar bu programları izlemekten uykunu ihmal etmişsin.
Özal'ın bu cevabı hem salondakileri güldürdü, hem de yoğun bir alkışla bu cevaba destek geldi dinleyicilerden. “
Şimdi bu anıyı yeniden yazar mı herhangi birisi bilmiyorum ama Sayın Barlas bu yazıyı 2010 yılında yazmış. İşte bu uzun iktidar süreçlerinin etkisi ile aynı kişilerin farklı fikirleri nasıl da canhıraş savunabileceklerini gösteriyor bize ama konumuz bu değil.
Konumuz aslında defalarca denediğimiz ve her seferinde aynı sonucu aldığımız bir şey. Sosyal medyadan da yayıldığı konusunda benim de hem fikir olduğum birçok çürümenin engellenebilmesinin yolunun ne olduğu.
Bunun için önce çürümenin kaynağını doğru tespit etmek gerekiyor. 22 yıldır izin verip hatta teşvik edilen başkaca bir sürü çürümeye karşı hiçbir tepki vermemek mesela. Vahşi batı kurallarının geçerli kabul edildiği bir ekonomik sistem ile yaşanan çürüme gibi. Bendense her şey serbest, değilse her şey yasak şeklinde tebarüz eden ahlak anlayışımız. Sokaklarda süregelen şiddet sarmalı. Ve ne yazık ki bütün bunların en üzerinde mücadele etmek için gelinen ve birbirini besleyen 3 Y ile bitmeyen imtihanımız. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar.
Hangisinin bilmiyorum ama bu üç Y den birinin neyse ki düğmesi var. Ama işte düğme bu bozuluyor.
Düşünün cuma akşamı bir hafta değerlendirmesi yapsanız bu değerlendirme pazartesi sabahına neredeyse tamamen anlamsız hale gelebilir. Bu yönetenin işini son derece kolaylaştıran bir durum olarak karşımıza çıkıyor her zaman. Elbette iletişimin bu denli yoğun ve çabuk olduğu yeni dünya düzeninde, bu durum çoğu zaman siyasi erkin işine gelse de nadiren dezavantaj haline de dönüşebiliyor.
Bu anlamdaki egemen gücün artık sadece ülke içindeki siyasal güç olmaması bir yana, siyasal gücün sallandığı zamanların da işi zora soktuğu dönemler elbette oluyor. Dünya artık çok küçük, bunun herkes için hem olumlu hem de olumsuz tarafları var. Kontrol etmeye çalıştığınızda da size ait olmayan şeyleri kontrol etmenin zorluğunu yaşıyorsunuz.
Evet sansür kötüdür ve insanların yaşam şekillerini özgür iradeleri belirlemelidir. Bugün ahlaki olarak yaşadığımız çöküntünün nedenlerinden en önemlisi olarak gösterilen sosyal medya, en azından bu ülke için henüz sosyal olmadan dahi aynı konuda gündem olmuştu aslında. Yaşı yetenler hatırlar, televizyonlar da ilk defa çok kanallı hale dönüştüğünde bu bir özgürlük ve teknolojik gelişim olarak adlandırılsa da, yapılan yayınlar kontrolden çıkmaya başlayınca toplumdan tepkiler yükselmeye başlamıştı.
Yükselen tepkilere o zaman Başbakan olan Turgut Özal’ın verdiği cevap ise bugün hala geçerliliğini koruyor aslında, “Düğmesi var istemeyen kapatsın”.
Hatta yıllar sonra aynı konuda Özal’ın ve dahi bu iktidarın en büyük savunucularından Mehmet Barlas da Sabah Gazetesindeki köşesinde Özal’la bir anısını paylaşmıştı. Barlas’ın köşesinden aynen alalım ki sonra bir itiraza muhatap olmayalım:
“Özal ‘2'nci Değişim Programı’nın ana hedefinin her alandaki özgürlükleri yerleşik hale getirmek olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptı.
Sonra salondan gelen sorulara cevap vermeye başladı.
Başında bere olan sakallı bir dinleyici Özal'ı, özel televizyonlara yol vererek milletin ahlakını bozmakla suçladı.
- Bu televizyon kanallarında sabaha kadar porno var. Ahlak elden gidiyor, benzeri şeyler söyledi.
Akıl ve kumanda aleti
Özal şöyle bir baktı kendisini suçlayan bu kişiye.
Sonra cevap verdi:
- Allah sana akıl diye bir şey vermiş. Kul da uzaktan kumanda aletini yapmış. Beğenmediğin programı izlemek yerine uzaktan kumandayı kullanarak başka kanala geçebilirsin. Ama belli ki bu programlardan ayrılamıyorsun. Gözlerinin altı mosmor. Belli ki sabaha kadar bu programları izlemekten uykunu ihmal etmişsin.
Özal'ın bu cevabı hem salondakileri güldürdü, hem de yoğun bir alkışla bu cevaba destek geldi dinleyicilerden. “
Şimdi bu anıyı yeniden yazar mı herhangi birisi bilmiyorum ama Sayın Barlas bu yazıyı 2010 yılında yazmış. İşte bu uzun iktidar süreçlerinin etkisi ile aynı kişilerin farklı fikirleri nasıl da canhıraş savunabileceklerini gösteriyor bize ama konumuz bu değil.
Konumuz aslında defalarca denediğimiz ve her seferinde aynı sonucu aldığımız bir şey. Sosyal medyadan da yayıldığı konusunda benim de hem fikir olduğum birçok çürümenin engellenebilmesinin yolunun ne olduğu.
Bunun için önce çürümenin kaynağını doğru tespit etmek gerekiyor. 22 yıldır izin verip hatta teşvik edilen başkaca bir sürü çürümeye karşı hiçbir tepki vermemek mesela. Vahşi batı kurallarının geçerli kabul edildiği bir ekonomik sistem ile yaşanan çürüme gibi. Bendense her şey serbest, değilse her şey yasak şeklinde tebarüz eden ahlak anlayışımız. Sokaklarda süregelen şiddet sarmalı. Ve ne yazık ki bütün bunların en üzerinde mücadele etmek için gelinen ve birbirini besleyen 3 Y ile bitmeyen imtihanımız. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar.
Hangisinin bilmiyorum ama bu üç Y den birinin neyse ki düğmesi var. Ama işte düğme bu bozuluyor.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.