Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Faiz kararını daha önce yaşanan iki gelişme ışığında değerlendirmek gerekir.
1- Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı Turgut Altınok: "Belediye personeli maaşına %70 zam yapıldı. Mansur Yavaş’ın verdiği zam enflasyonun altında.” açıklamasıyla gerçek enflasyon daha yüksek olduğunu itiraf etmiş oldu.
2- Ekonomi Gazetesi’nden Maruf Buzcugil’in edindiği bilgiye göre; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), resmi açıklamalarda belirtilmese de, vatandaşların gerçek tüketim alışkanlıkları ve harcama düzenlerini temel alarak, gerçek hissedilen enflasyonun, resmi açıklanan enflasyon verilerinin iki katına ulaştığını tespit etti. TÜİK bu durumu, enflasyon gibi hayati öneme sahip ekonomik göstergelere karşı halkın artan güvensizliğinin, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde yaşanan bir problem olarak görüyor. Kurum, algılanan enflasyonu hesaplarken yıllardır yürütülen Tüketici Eğilim Anketi'nden elde edilen verilere başvuruyor. Bu veriler, halkın enflasyon algısının, resmi istatistiklerin çok ötesinde olduğunu açıkça gösteriyor.
Merkez Bankası'nın (TCMB) son ekonomik durum değerlendirmeleri, enflasyonla mücadelede daha keskin ve etkili önlemler alınması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Mali politikalar, artan navlun maliyetleri, tırmanan talep, risk primlerindeki yükseliş ve ücret artışları gibi enflasyonu körükleyen unsurlar, TCMB'nin varsayımlarını aşmış durumda. Bu gelişmeler, Banka'nın geçmiş dönemlerdeki daha muhafazakar yaklaşımından ziyade, daha agresif bir tutum benimsemesini kaçınılmaz kılmaktadır.
“Kurul, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını ve bu düzeyin gerektiği müddetçe sürdürüleceğini değerlendirmiştir.”
Bu bağlamda, politika faizinde en az 350 baz puanlık bir artırım yapılması, sürdürülecek sıkı para politikasının piyasalara net bir şekilde duyurulması ve ihtiyaç halinde ek parasal sıkılaştırma tedbirlerinin uygulanabileceğine dair güçlü sinyaller gönderilmesi kritik önem taşımaktadır. Ne var ki, Merkez Bankası'nın son kararında sadece 250 baz puanlık bir faiz artırımıyla yetinmesi, beklenen etkiyi yaratmada yetersiz kalmış olabilir. Bankanın ifadelerinde, şu an için yeterli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığı ve bu düzeyin korunacağı belirtilmişken, enflasyonda ciddi ve kalıcı risklerin belirmesi halinde politikaların yeniden değerlendirileceği açıklanmıştır. Bu ifadeler, piyasalarda belirsizliği artırabilir ve Banka'nın enflasyonla etkin mücadele konusundaki kararlılığını sorgulatabilir. Bu nedenle, TCMB'nin daha açık ve kararlı bir iletişim stratejisi benimsemesi ve gerektiğinde daha radikal adımlar atması, ekonomik istikrarın sağlanması açısından büyük önem arz etmektedir. Zira PPK metninde artık faiz artışından ziyade indirim ihitmalinin bu yıl içinde daha fazla konuşalacağını düşünüyorum.
ŞİMŞEK’E KİM MÜSADE ETMİYOR?
17 Temmuz'da Mehmet Şimşek tarafından yayımlanan genelgeyle kamu kurumlarına mali disiplini sıkılaştırma çağrısı yapıldı. Genelgede, deprem harcamaları dışında tüm giderlerin eleştirel bir bakışla yeniden incelenmesi gerektiği ve tasarruf tedbirlerinin kesinlikle uygulanacağı belirtildi. Ancak, Bakan Şimşek'in Valiler Toplantısı'ndaki konuşmasında vurguladığı kamu sektöründe tasarrufun önemi, hükümet içinde karşılaştığı bazı engellerle çelişiyor gibi görünüyor. "Bu babamızın parası değil, milletin parası. Gösterişten uzak, mütevazı bir kamu anlayışına mecburuz" diyen Şimşek'in bu sözleri, tasarruf politikalarının etkinliğinin belirsizliğini ve kamu finansmanındaki şeffaflığın yetersizliğini sorgulatan bir zemine işaret ediyor. Bu durum, Şimşek'in tasarruf önlemlerini ne kadar hayata geçirebildiği veya hükümetin bu yöndeki politikalara ne derecede destek verdiği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Enflasyonla mücadele enflasyonu doğru ölçmeyle başlar. Sorunlara net yaklaşım göstermeyen, verileri şeffaflıktan uzak ölçen ekonomi yönetimi yıllardır birikimli olarak itibarînı kaybediyor. Faiz artırımının getirdiği acı reçete doğru uygulanmıyor. Yoksa kanserli hastaya ağrı kesici vermeye devam ederiz.
1- Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı Turgut Altınok: "Belediye personeli maaşına %70 zam yapıldı. Mansur Yavaş’ın verdiği zam enflasyonun altında.” açıklamasıyla gerçek enflasyon daha yüksek olduğunu itiraf etmiş oldu.
2- Ekonomi Gazetesi’nden Maruf Buzcugil’in edindiği bilgiye göre; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), resmi açıklamalarda belirtilmese de, vatandaşların gerçek tüketim alışkanlıkları ve harcama düzenlerini temel alarak, gerçek hissedilen enflasyonun, resmi açıklanan enflasyon verilerinin iki katına ulaştığını tespit etti. TÜİK bu durumu, enflasyon gibi hayati öneme sahip ekonomik göstergelere karşı halkın artan güvensizliğinin, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde yaşanan bir problem olarak görüyor. Kurum, algılanan enflasyonu hesaplarken yıllardır yürütülen Tüketici Eğilim Anketi'nden elde edilen verilere başvuruyor. Bu veriler, halkın enflasyon algısının, resmi istatistiklerin çok ötesinde olduğunu açıkça gösteriyor.
Merkez Bankası'nın (TCMB) son ekonomik durum değerlendirmeleri, enflasyonla mücadelede daha keskin ve etkili önlemler alınması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Mali politikalar, artan navlun maliyetleri, tırmanan talep, risk primlerindeki yükseliş ve ücret artışları gibi enflasyonu körükleyen unsurlar, TCMB'nin varsayımlarını aşmış durumda. Bu gelişmeler, Banka'nın geçmiş dönemlerdeki daha muhafazakar yaklaşımından ziyade, daha agresif bir tutum benimsemesini kaçınılmaz kılmaktadır.
“Kurul, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını ve bu düzeyin gerektiği müddetçe sürdürüleceğini değerlendirmiştir.”
Bu bağlamda, politika faizinde en az 350 baz puanlık bir artırım yapılması, sürdürülecek sıkı para politikasının piyasalara net bir şekilde duyurulması ve ihtiyaç halinde ek parasal sıkılaştırma tedbirlerinin uygulanabileceğine dair güçlü sinyaller gönderilmesi kritik önem taşımaktadır. Ne var ki, Merkez Bankası'nın son kararında sadece 250 baz puanlık bir faiz artırımıyla yetinmesi, beklenen etkiyi yaratmada yetersiz kalmış olabilir. Bankanın ifadelerinde, şu an için yeterli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığı ve bu düzeyin korunacağı belirtilmişken, enflasyonda ciddi ve kalıcı risklerin belirmesi halinde politikaların yeniden değerlendirileceği açıklanmıştır. Bu ifadeler, piyasalarda belirsizliği artırabilir ve Banka'nın enflasyonla etkin mücadele konusundaki kararlılığını sorgulatabilir. Bu nedenle, TCMB'nin daha açık ve kararlı bir iletişim stratejisi benimsemesi ve gerektiğinde daha radikal adımlar atması, ekonomik istikrarın sağlanması açısından büyük önem arz etmektedir. Zira PPK metninde artık faiz artışından ziyade indirim ihitmalinin bu yıl içinde daha fazla konuşalacağını düşünüyorum.
ŞİMŞEK’E KİM MÜSADE ETMİYOR?
17 Temmuz'da Mehmet Şimşek tarafından yayımlanan genelgeyle kamu kurumlarına mali disiplini sıkılaştırma çağrısı yapıldı. Genelgede, deprem harcamaları dışında tüm giderlerin eleştirel bir bakışla yeniden incelenmesi gerektiği ve tasarruf tedbirlerinin kesinlikle uygulanacağı belirtildi. Ancak, Bakan Şimşek'in Valiler Toplantısı'ndaki konuşmasında vurguladığı kamu sektöründe tasarrufun önemi, hükümet içinde karşılaştığı bazı engellerle çelişiyor gibi görünüyor. "Bu babamızın parası değil, milletin parası. Gösterişten uzak, mütevazı bir kamu anlayışına mecburuz" diyen Şimşek'in bu sözleri, tasarruf politikalarının etkinliğinin belirsizliğini ve kamu finansmanındaki şeffaflığın yetersizliğini sorgulatan bir zemine işaret ediyor. Bu durum, Şimşek'in tasarruf önlemlerini ne kadar hayata geçirebildiği veya hükümetin bu yöndeki politikalara ne derecede destek verdiği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Enflasyonla mücadele enflasyonu doğru ölçmeyle başlar. Sorunlara net yaklaşım göstermeyen, verileri şeffaflıktan uzak ölçen ekonomi yönetimi yıllardır birikimli olarak itibarînı kaybediyor. Faiz artırımının getirdiği acı reçete doğru uygulanmıyor. Yoksa kanserli hastaya ağrı kesici vermeye devam ederiz.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.