Güney Afrika’da geçirdiğim bir kaç hafta, beki de yaşamımın en ilginç ve renkli sayfalarını oluşturdu. Kendi ülkemde beni alabildiğine bunaltan siyasetin, ne yazık ki burada da bizden pek farklı olmayan kısır döngüsüne kapıldım, ama söylemem gerekir, zaman zaman çok eğlenceli öykülerle karşılaştım.
-Duş kafasıyla karikatürize edilen eski Cumhurbaşkanı Zuma’yı anlatmıştın, başka neler oldu ki?
Diye hemen burun kıvırmayın, bu anlatacaklarım çok daha komik, hem de şimdiki Cumhurbaşkanıyla ilgili yeni bir öykü… Buyrun:
Efendiiiiim, görevdeki Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa (*) aslında milyarder bir işadamı, çeşitli şirketleri, ortaklıkları yoluyla edindiği büyük serveti var, hatta tek başına sahibi olduğu Afrika’daki bütün MC Donalds’lar para basıyor. Başında olduğu ANC’nin de (Milli Özgürlük Partisi) en büyük bağışçılarından biri. O kadar ki, görüştüğüm bir işadamı, “Güney Afrika’da yolsuzluk artık olağan kabul ediliyor, siyahların başında olduğu hükümetler yolsuzlukların efendisi oldu. Ama Ramaphosa çok zengin bir adam olarak iktidara geldi, onun bu işlere karışmasına ihtimal vermiyorduk, ihtiyacı yok ki” dedi.
Evet, nerde kalmıştık? “Koltuk olayı”nı anlatıyordum değil mi?
Cumhurbaşkanı Ramaphosa, “yolsuzluğa batmış, yerleşik sistemi çökmekte olan, yabancı sermayenin artık terk etmekte olduğu, her kurumun başına “ahbap-çavuş” ilişkisiyle yerleştirilen siyahların adeta batırdığı koskoca ülkeyi” yönetmekte zorlanırken, hafta sonlarını geçirdiği Phala Phala adındaki çiftliğinde ilginç bir olay yaşanmış. “Çiftlik çalışanlarından sızan bilgilerle mi oldu?” Bilinmez, bir gün çiftlik 6 kişi tarafından soyulmuş ve Ramaphosa’nın ara sıra dinlendiği, hatta şekerlemeye yattığı “banknotla tıka basa dolu koltuğundaki” paraları çalınmış…
-Ne banknotu ya? Hani biz de bazen yaparız, elimizde bir kaç yüz TL varsa kanepenin yastığının altına sıkıştırırız filan. Öyle bir şey mi?
-Yok canım… Ramaphosa’nın koltuğunda, dikişler sökülerek yerleştirilmiş, sonra tekrar dikilip saklanmış tam 4 milyon dolar varmış… Onu çalmışlar.
-Neeee? Aaaaa, peki ne zaman olmuş bu olay?
-İki yıl önce…
-Şimdi nasıl ortaya çıkmış peki?
-Güney Afrika istihbaratının eski başkanı Arthur Fraser (**) hırsızlık olayını, görüntüler, belgeler, hatta hırsızların itiraflarının yer aldığı kasetlerle polise ihbar etmiş.
-Nasıl yani?
-Nasıl olacak, meğer koltuktaki paraları çalanlar, çiftlik evindeki kameralar yoluyla Ramaphosa tarafından belirlenmiş.
-Bunları polise Ramaphosa mı bildirmiş?
-Hah, güzel soru, işin püf noktası burada zaten… Tam tersine, kimseye bir şey söylememiş, o adamların kimliklerini tespit ettikleri için gittikleri yerde buldurtmuş ve gizlice çiftliğe getirtip sorgulatmış. Adamlar paraları çaldıklarını itiraf etmişler.
-Eee sonra?
-Sonrası şu, Ramaphosa o adamlara binlerce dolarlık -sus payı- verip serbest bırakmış…
-Sus payı ne için verilmiş?
-Kimselere anlatmasınlar, kimse duymasın diye…
-Olay iki yıl önce oldu diyorsun ama daha yeni, bu yaz aylarında ortaya çıkmış değil mi? Bu nasıl olmuş peki?
-Adamlar Ramaphosa’nın verdiği paralarla birden lüks arabalar filan satın alıp, lüks harcamalar yapmaya başlayınca iş anlaşılmış. Zaten suskun kalamamışlar, sağda solda koltuk hikayesini ve başlarına gelenleri anlatmaya başlamışlar. Bu da istihbarat teşkilatının eski başı Fraser’in kulağına gitmiş olacak ki, hem evdeki kamera görüntülerini hem adamların itiraflarının kaydedildiği kasetleri ele geçirip olayı polise ihbar etmiş.
-Peki Ramaphosa ne diyor bu konuda? Bunca saklı-gizli bir koltuk hikayesi, belli ki pek de temiz olmayan bir alışverişten doğmuş öyle değil mi?
-Belli ki öyle… O yüzden Ramaphosa yakın zamana kadar sessiz kalmayı tercih etmiş, -no coment- diyerek hikayenin üstünü kapatmaya çalışmış. Çok üstüne gidilince de “ben çiftlikten çok değerli Uganda menşeli bir bufalo (manda satmıştım), bu onun parasıydı, o anda bankaya filan yatıramadım, -bir kenara kaldırın demiştim- “diye kendini savunmuş.
Gerçekten de … O ürkütücü görünümlü mandalar, dev gibi boynuzları yüzünden çok değerli sayılıyormuş, bir kaç milyon dolar filan edermiş. Üstelik de Ramaphosa’nın çiftliğinde bu değerli mandalardan ve başka hayvanlardan oluşan sürüleri varmış.
İşte size 4 milyon dolarlık koltuğun hikayesi…
Tabii bu hikayede hala karanlık görünen kimi bölümler var.
Örneğin Ramaphosa’nın parlamentodan güven oyu istememesi, parlamentonun etik komisyonunun karşısına bir türlü çıkmaması, kamuoyuna dişe gelir bir açıklama yapmaması filan. Aa tabii, Güney Afrika’daki ünlü SARS (yolsuzlukla mücadele komisyonu) acaba konuya hala neden el atmadı? Bu da kafayı kurcalayan sorulardan biri…
SARS’tan ben de size bir yazımda söz etmiştim, anımsadınız mı bilmem… Hani bizim Telekomu soyan Lübnan’ın eski Başbakanı Hariri’nin, Güney Afrikalı sevgilisine gönderdiği 18 milyon doların peşine düşmüştü anımsadınız mı? (***)
-Yahu sen şimdi bizim aklımıza da kurt düşürdün bu hikayeyle, niye yaptın bunu?
-Yok canım, boşverin öküz (ya da manda!) altında buzağı aramayı… Unutun gitsin…
(*)
(**)
(***)
-Duş kafasıyla karikatürize edilen eski Cumhurbaşkanı Zuma’yı anlatmıştın, başka neler oldu ki?
Diye hemen burun kıvırmayın, bu anlatacaklarım çok daha komik, hem de şimdiki Cumhurbaşkanıyla ilgili yeni bir öykü… Buyrun:
Efendiiiiim, görevdeki Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa (*) aslında milyarder bir işadamı, çeşitli şirketleri, ortaklıkları yoluyla edindiği büyük serveti var, hatta tek başına sahibi olduğu Afrika’daki bütün MC Donalds’lar para basıyor. Başında olduğu ANC’nin de (Milli Özgürlük Partisi) en büyük bağışçılarından biri. O kadar ki, görüştüğüm bir işadamı, “Güney Afrika’da yolsuzluk artık olağan kabul ediliyor, siyahların başında olduğu hükümetler yolsuzlukların efendisi oldu. Ama Ramaphosa çok zengin bir adam olarak iktidara geldi, onun bu işlere karışmasına ihtimal vermiyorduk, ihtiyacı yok ki” dedi.
Evet, nerde kalmıştık? “Koltuk olayı”nı anlatıyordum değil mi?
Cumhurbaşkanı Ramaphosa, “yolsuzluğa batmış, yerleşik sistemi çökmekte olan, yabancı sermayenin artık terk etmekte olduğu, her kurumun başına “ahbap-çavuş” ilişkisiyle yerleştirilen siyahların adeta batırdığı koskoca ülkeyi” yönetmekte zorlanırken, hafta sonlarını geçirdiği Phala Phala adındaki çiftliğinde ilginç bir olay yaşanmış. “Çiftlik çalışanlarından sızan bilgilerle mi oldu?” Bilinmez, bir gün çiftlik 6 kişi tarafından soyulmuş ve Ramaphosa’nın ara sıra dinlendiği, hatta şekerlemeye yattığı “banknotla tıka basa dolu koltuğundaki” paraları çalınmış…
-Ne banknotu ya? Hani biz de bazen yaparız, elimizde bir kaç yüz TL varsa kanepenin yastığının altına sıkıştırırız filan. Öyle bir şey mi?
-Yok canım… Ramaphosa’nın koltuğunda, dikişler sökülerek yerleştirilmiş, sonra tekrar dikilip saklanmış tam 4 milyon dolar varmış… Onu çalmışlar.
-Neeee? Aaaaa, peki ne zaman olmuş bu olay?
-İki yıl önce…
-Şimdi nasıl ortaya çıkmış peki?
-Güney Afrika istihbaratının eski başkanı Arthur Fraser (**) hırsızlık olayını, görüntüler, belgeler, hatta hırsızların itiraflarının yer aldığı kasetlerle polise ihbar etmiş.
-Nasıl yani?
-Nasıl olacak, meğer koltuktaki paraları çalanlar, çiftlik evindeki kameralar yoluyla Ramaphosa tarafından belirlenmiş.
-Bunları polise Ramaphosa mı bildirmiş?
-Hah, güzel soru, işin püf noktası burada zaten… Tam tersine, kimseye bir şey söylememiş, o adamların kimliklerini tespit ettikleri için gittikleri yerde buldurtmuş ve gizlice çiftliğe getirtip sorgulatmış. Adamlar paraları çaldıklarını itiraf etmişler.
-Eee sonra?
-Sonrası şu, Ramaphosa o adamlara binlerce dolarlık -sus payı- verip serbest bırakmış…
-Sus payı ne için verilmiş?
-Kimselere anlatmasınlar, kimse duymasın diye…
-Olay iki yıl önce oldu diyorsun ama daha yeni, bu yaz aylarında ortaya çıkmış değil mi? Bu nasıl olmuş peki?
-Adamlar Ramaphosa’nın verdiği paralarla birden lüks arabalar filan satın alıp, lüks harcamalar yapmaya başlayınca iş anlaşılmış. Zaten suskun kalamamışlar, sağda solda koltuk hikayesini ve başlarına gelenleri anlatmaya başlamışlar. Bu da istihbarat teşkilatının eski başı Fraser’in kulağına gitmiş olacak ki, hem evdeki kamera görüntülerini hem adamların itiraflarının kaydedildiği kasetleri ele geçirip olayı polise ihbar etmiş.
-Peki Ramaphosa ne diyor bu konuda? Bunca saklı-gizli bir koltuk hikayesi, belli ki pek de temiz olmayan bir alışverişten doğmuş öyle değil mi?
-Belli ki öyle… O yüzden Ramaphosa yakın zamana kadar sessiz kalmayı tercih etmiş, -no coment- diyerek hikayenin üstünü kapatmaya çalışmış. Çok üstüne gidilince de “ben çiftlikten çok değerli Uganda menşeli bir bufalo (manda satmıştım), bu onun parasıydı, o anda bankaya filan yatıramadım, -bir kenara kaldırın demiştim- “diye kendini savunmuş.
Gerçekten de … O ürkütücü görünümlü mandalar, dev gibi boynuzları yüzünden çok değerli sayılıyormuş, bir kaç milyon dolar filan edermiş. Üstelik de Ramaphosa’nın çiftliğinde bu değerli mandalardan ve başka hayvanlardan oluşan sürüleri varmış.
İşte size 4 milyon dolarlık koltuğun hikayesi…
Tabii bu hikayede hala karanlık görünen kimi bölümler var.
Örneğin Ramaphosa’nın parlamentodan güven oyu istememesi, parlamentonun etik komisyonunun karşısına bir türlü çıkmaması, kamuoyuna dişe gelir bir açıklama yapmaması filan. Aa tabii, Güney Afrika’daki ünlü SARS (yolsuzlukla mücadele komisyonu) acaba konuya hala neden el atmadı? Bu da kafayı kurcalayan sorulardan biri…
SARS’tan ben de size bir yazımda söz etmiştim, anımsadınız mı bilmem… Hani bizim Telekomu soyan Lübnan’ın eski Başbakanı Hariri’nin, Güney Afrikalı sevgilisine gönderdiği 18 milyon doların peşine düşmüştü anımsadınız mı? (***)
-Yahu sen şimdi bizim aklımıza da kurt düşürdün bu hikayeyle, niye yaptın bunu?
-Yok canım, boşverin öküz (ya da manda!) altında buzağı aramayı… Unutun gitsin…
(*)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(**)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(***)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.