enky
Forum Üyesi
- Katılım
- 15 Mar 2022
- Mesajlar
- 2,800
- Puanları
- 1
TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Devlet Bahçeli'nin satır başları şöyle:
"Türk siyasetinin bir ahlak reformuna, yeni bir kalkınma hamlesine ihtiyacı vardır.
CHP Genel Başkanı, “Türkiye’yi barıştıracağım” diyor. Helalleşme çağrısı yaparak geleceği kurtarmaya çalıştığından bahşediyor. Barışmak için küslüğün olması gerekmiyor mu? Küslük nerededir, birbirine küsenler kimlerdir? Kılıçdaroğlu’nun gördüğü bizim göremediğimiz bu küsler nereye saklanmışlardır?
Kılıçdaroğlu ya ruh sağlığında kaygı verici bir bozulma vardır ya da siyaseti rota sapması yaşamaktadır.
İki durum da kendisi ve partisi adına buhrandır.
Aklı arkada tutup, ahmaklığı kılavuz yapan Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin hali budur. Türk milleti birlik ve beraberliğin iftiharıdır.
Türkiye barış ve huzurun, sevgi ve saygının gıpta edilen ülkesidir. Üzerinde yaşadığımız topraklarda bin yıldır kardeşlik hüküm sürmektedir. Türkiye küs değildir. Tam tersini iddia eden Kılıçdaroğlu ve çıkarcı ortakları kündeye gelmiş, müfteriler koalisyonudur. Kılıçdaroğlu’na tavsiye ediyorum, diken olup ayağa batıncaya kadar gül ol da yakaya takıl.
Namertliğin izini süreceğine mertliğin kulvarına gir de adamlıkla anıl. Fakat ne gezer ne söylesek nafile, ne yapsak beyhude. Bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
CHP Genel Başkanı’nın siyaseti siyaset değildir, yolu yol değildir. Çizgisi belirgin ve net değildir. Bildiğiniz üzere başörtüsü meselesi milletimizin kalıcı ve köklü mutabakatıyla çözülmüş bir meseledir. Bu konuyu ısıtıp tekrar gündeme getirmenin, yeniden kısır bir tartışma ortamı yaratmanın hiç kimseye faydası dokunmayacaktır.
Türkiye’de başörtüsü sorunu bitmiş, mağduriyetler dönemi kapanmıştır. Kılıçdaroğlu’nun derdi başkadır.
CHP’nin geçen hafta hazırlayıp TBMM’ye vermiş olduğu kanun teklifi samimiyetsiz, tutarsız, içerik itibariyle de baştan savmadır. Kaldı ki yeni bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç da yoktur.
Hatırlatalım ki 9 Şubat 2008 tarihli 5735 sayılı TC Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanunla, Anayasa’nın 10. maddesinin 4. Fıkrasına “bütün işlemlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere, her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında ifadesiyle 42. maddesine 6. Fıkradan sonra gelmek üzere “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanılmasının sınırları kanunla belirlenir” fıkrası eklenmişti.
AK Parti ile birlikte yaptığımız bu değişiklik esas itibariyle başörtüsü meselesini tamamen çözerek anayasal bir güvenceye kavuşturmuştur. 411 milletvekilinin eli adalet için, inanç ve ifade hürriyeti için kalkmıştı.
Ancak CHP, Anayasa Mahkemesi’nin kapısında soluğu alarak bu kanunu iptal ettirmişti. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun 3 Ekim 2022 gecesi sosyal medya hesabından bir video yayımlayarak, başörtüsüne yasal düzenleme çağrısı yapması, müteakiben hazırlanmış teklifin TBMM Başkanlığı’na sunulmasına baştan ayağa sahtekarlıktır, sakatlık ve saçmalıktır.
Biz o günlerde “411 el kaosa kalktı” manşetlerini unutmuş değiliz. Biz o günlerde bizzat Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne “bez parçası” dediğini unutmuş değiliz. Bu gün ise Kılıçdaroğlu’nun başörtülü kardeşlerimize rehine iftirasını unutacak değiliz.
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi şayet samimi ise, mazilerindeki ayıplı sayfalardan nedamet duyuyorlarsa buyursunlar gündemdeki anayasa değişiklik teklifine destek versinler.
Başörtüsü meselesini yasal değil anayasal güvenceye kavuşturmak için haydi gelin elinizi taşın altına koyun, dürüstseniz gereğini yapın, karnınızdan konuşmayın. İşte er meydanı, demokrasi imtihanı, işte tutarlılığınızı göstermenin altın fırsatı.
MHP, başörtüsü sorununun bütünüyle gündemden çıkarılması amacıyla hayırlı bir girişim olarak değerlendirdiği anayasa değişikliğine sonuna kadar vardır.
Kılıçdaroğlu minderden kaçma, kaçak güreşme, bahane arama, açık sofraya oturmak için teklif ve ısrar bekleme.
Gerçi sütünde olanın tırnağında getireceğini biz gayet iyi biliriz. Nihayet okumasak da geçen hafta CHP sözcülerinin açıklamalarıyla yine pişmiş aşa su kattılarına, anayasa değişikliğine sıcak bakmadıklarına şahit olduk. Her şeye rağmen umudumuzu kaybetmek istemiyoruz, CHP’den milli iradeye, inanç hürriyetine saygı bekliyoruz.
Anlaşmazlıkların, görüş ayrıklarının, soğuk bakışların, yanlış anlamaların muhakkak bitirilmesi dilek ve temennimizdir.
Mühim olan doğruda, adalette, ahlakta, vicdanda, huzurda, ebediyete kadar birlikte yaşamakta uzlaşmaktır. Bize göre uzlaşmanın adresi de büyük Türk milletinin kutlu varlığıdır. Bizim üstesinden gelemeyeceğimiz, altından kalkamayacağımız hiçbir sorun yoktur.
Sürekli erteleyerek, yok sayarak, ihmal ve iradesizliğin pençesine düşerek ulaşacağımız hiçbir yer yoktur, olamayacaktır. Vakit yüreklerin toplu vurma vaktidir. Vakit el ele vermenin vaktidir.
Bildiğiniz gibi Alevi- İslam inancına sahip kardeşlerimizin haklı ve meşru talepleri vardır.
Alevi - İslam inancına sahip kardeşlerimiz bizim canımızdır. Ne ayrılmamız ne gayrımız vardır. Cami ne kadar bizimse cemevi de o kadar bizimdir. Saz bizim, söz bizimdir.
Cem bizim semah bizimdir. Hamdolsun hepimiz Müslümanız, Allah’ımız bir, peygamberimiz bir, kıblemiz bir, kitabımız bir, acımız bir, sevincimiz birdir. Mezhepçilik fitnesini yayanlar bozgunculardır.
Kerbela ortak sızımız, Hz. Ali manevi büyüğümüz, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin başta olmak üzere zulme uğrayan, kanları dökülen ehlibeytin muhterem isimleri yaslı gönüllerimizin şehit abideleridir.
Geçmişteki bazı münferit olaylara saplanarak cephelere ayrılamayız, yarınlarımızı heba edemeyiz, önemli olan her acıklı ve hepimizi hüzne boğan hadiselerden ders almaktır.
Alevi kardeşlerimizin hayatında tartışılmaz bir yer etmiş olan cemevi gerçeği siyasi kaygılardan uzak, cami- cemevi karşıtlığına dönüştürmeden kabul edilmelidir. Cemevi inanç ve kültür hayatımızın vazgeçilmez bir gerçeğidir.
Gerçeği tahrip ederek, asıl manasından koparmak çok tehlikelidir. MHP'nin dayandığı Türk milliyetçiliği düşüncesi hiçbir zaman ayrımcı olmamıştır. Bizim gönlümüzde herkese yer var. Asırlar boyunca oluşan kaynaşma kültürümüz ülkemizi küresel güç yapmak yolunun rehberidir. Gelecek ay-yıldızlı bayrağın altındadır. Kardeşlik ruhumuz sarsılırsa geriye dönüşü mümkün değildir.
Alevilik diğer inanç alanlarında olduğu gibi siyasi istismar ve rant aracı olmaktan çıkarılmalı. Bu konuyu inancın dışında başka mecralara çekme, politik bir akım haline getirme çalışmalarına itibar edilmemelidir.
Toplumsal hassasiyet taşıyan konularda küçümseyici ve dışlayıcı tavırlardan kaçınılmalıdır. Konunun kavramsal çerçevesi doğru konulmalı, anlaşılmalı.
Alevi-İslam inancının, tarihi kültürel şahsiyetlerinin, envanterinin ve külliyatının çıkarılmasını, varsa yabancı dilde olanların Türkçeye çevrilmesini, Alevi- İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yapısal düzenlemeye gidilmesini, cemevi gerçeğinin kabul edilmesini, inanç ve kültür hayatımızın bir unsuru olan cemevlerine devlet yardımı yapılmasını, genel bütçeden ödenek tahsis edilmesini önermiştim.
MHP’nin konuya günübirlik siyasetin dışında ve üstünde bir anlayışla yaklaştığını da ayrıca vurgulamıştım.
Alevi- İslam inancına mensup kardeşlerimiz cemevinin ibadethane tanımlanmasının arzusundadır. Aleviliğin hem inanç boyutu hem de kültürel bir yapısı vardır. Şayet Alevi kardeşlerimiz cemevini ibadethane olarak görüyorsa ki öyledir, bize düşen buna saygı duymak ve yapıcı ve destekleyici tavır almaktır."
"Türk siyasetinin bir ahlak reformuna, yeni bir kalkınma hamlesine ihtiyacı vardır.
CHP Genel Başkanı, “Türkiye’yi barıştıracağım” diyor. Helalleşme çağrısı yaparak geleceği kurtarmaya çalıştığından bahşediyor. Barışmak için küslüğün olması gerekmiyor mu? Küslük nerededir, birbirine küsenler kimlerdir? Kılıçdaroğlu’nun gördüğü bizim göremediğimiz bu küsler nereye saklanmışlardır?
Kılıçdaroğlu ya ruh sağlığında kaygı verici bir bozulma vardır ya da siyaseti rota sapması yaşamaktadır.
İki durum da kendisi ve partisi adına buhrandır.
Aklı arkada tutup, ahmaklığı kılavuz yapan Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin hali budur. Türk milleti birlik ve beraberliğin iftiharıdır.
Türkiye barış ve huzurun, sevgi ve saygının gıpta edilen ülkesidir. Üzerinde yaşadığımız topraklarda bin yıldır kardeşlik hüküm sürmektedir. Türkiye küs değildir. Tam tersini iddia eden Kılıçdaroğlu ve çıkarcı ortakları kündeye gelmiş, müfteriler koalisyonudur. Kılıçdaroğlu’na tavsiye ediyorum, diken olup ayağa batıncaya kadar gül ol da yakaya takıl.
Namertliğin izini süreceğine mertliğin kulvarına gir de adamlıkla anıl. Fakat ne gezer ne söylesek nafile, ne yapsak beyhude. Bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
CHP Genel Başkanı’nın siyaseti siyaset değildir, yolu yol değildir. Çizgisi belirgin ve net değildir. Bildiğiniz üzere başörtüsü meselesi milletimizin kalıcı ve köklü mutabakatıyla çözülmüş bir meseledir. Bu konuyu ısıtıp tekrar gündeme getirmenin, yeniden kısır bir tartışma ortamı yaratmanın hiç kimseye faydası dokunmayacaktır.
Türkiye’de başörtüsü sorunu bitmiş, mağduriyetler dönemi kapanmıştır. Kılıçdaroğlu’nun derdi başkadır.
CHP’nin geçen hafta hazırlayıp TBMM’ye vermiş olduğu kanun teklifi samimiyetsiz, tutarsız, içerik itibariyle de baştan savmadır. Kaldı ki yeni bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç da yoktur.
Hatırlatalım ki 9 Şubat 2008 tarihli 5735 sayılı TC Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanunla, Anayasa’nın 10. maddesinin 4. Fıkrasına “bütün işlemlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere, her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında ifadesiyle 42. maddesine 6. Fıkradan sonra gelmek üzere “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanılmasının sınırları kanunla belirlenir” fıkrası eklenmişti.
AK Parti ile birlikte yaptığımız bu değişiklik esas itibariyle başörtüsü meselesini tamamen çözerek anayasal bir güvenceye kavuşturmuştur. 411 milletvekilinin eli adalet için, inanç ve ifade hürriyeti için kalkmıştı.
Ancak CHP, Anayasa Mahkemesi’nin kapısında soluğu alarak bu kanunu iptal ettirmişti. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun 3 Ekim 2022 gecesi sosyal medya hesabından bir video yayımlayarak, başörtüsüne yasal düzenleme çağrısı yapması, müteakiben hazırlanmış teklifin TBMM Başkanlığı’na sunulmasına baştan ayağa sahtekarlıktır, sakatlık ve saçmalıktır.
Biz o günlerde “411 el kaosa kalktı” manşetlerini unutmuş değiliz. Biz o günlerde bizzat Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne “bez parçası” dediğini unutmuş değiliz. Bu gün ise Kılıçdaroğlu’nun başörtülü kardeşlerimize rehine iftirasını unutacak değiliz.
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi şayet samimi ise, mazilerindeki ayıplı sayfalardan nedamet duyuyorlarsa buyursunlar gündemdeki anayasa değişiklik teklifine destek versinler.
Başörtüsü meselesini yasal değil anayasal güvenceye kavuşturmak için haydi gelin elinizi taşın altına koyun, dürüstseniz gereğini yapın, karnınızdan konuşmayın. İşte er meydanı, demokrasi imtihanı, işte tutarlılığınızı göstermenin altın fırsatı.
MHP, başörtüsü sorununun bütünüyle gündemden çıkarılması amacıyla hayırlı bir girişim olarak değerlendirdiği anayasa değişikliğine sonuna kadar vardır.
Kılıçdaroğlu minderden kaçma, kaçak güreşme, bahane arama, açık sofraya oturmak için teklif ve ısrar bekleme.
Gerçi sütünde olanın tırnağında getireceğini biz gayet iyi biliriz. Nihayet okumasak da geçen hafta CHP sözcülerinin açıklamalarıyla yine pişmiş aşa su kattılarına, anayasa değişikliğine sıcak bakmadıklarına şahit olduk. Her şeye rağmen umudumuzu kaybetmek istemiyoruz, CHP’den milli iradeye, inanç hürriyetine saygı bekliyoruz.
Anlaşmazlıkların, görüş ayrıklarının, soğuk bakışların, yanlış anlamaların muhakkak bitirilmesi dilek ve temennimizdir.
Mühim olan doğruda, adalette, ahlakta, vicdanda, huzurda, ebediyete kadar birlikte yaşamakta uzlaşmaktır. Bize göre uzlaşmanın adresi de büyük Türk milletinin kutlu varlığıdır. Bizim üstesinden gelemeyeceğimiz, altından kalkamayacağımız hiçbir sorun yoktur.
Sürekli erteleyerek, yok sayarak, ihmal ve iradesizliğin pençesine düşerek ulaşacağımız hiçbir yer yoktur, olamayacaktır. Vakit yüreklerin toplu vurma vaktidir. Vakit el ele vermenin vaktidir.
Bildiğiniz gibi Alevi- İslam inancına sahip kardeşlerimizin haklı ve meşru talepleri vardır.
Alevi - İslam inancına sahip kardeşlerimiz bizim canımızdır. Ne ayrılmamız ne gayrımız vardır. Cami ne kadar bizimse cemevi de o kadar bizimdir. Saz bizim, söz bizimdir.
Cem bizim semah bizimdir. Hamdolsun hepimiz Müslümanız, Allah’ımız bir, peygamberimiz bir, kıblemiz bir, kitabımız bir, acımız bir, sevincimiz birdir. Mezhepçilik fitnesini yayanlar bozgunculardır.
Kerbela ortak sızımız, Hz. Ali manevi büyüğümüz, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin başta olmak üzere zulme uğrayan, kanları dökülen ehlibeytin muhterem isimleri yaslı gönüllerimizin şehit abideleridir.
Geçmişteki bazı münferit olaylara saplanarak cephelere ayrılamayız, yarınlarımızı heba edemeyiz, önemli olan her acıklı ve hepimizi hüzne boğan hadiselerden ders almaktır.
Alevi kardeşlerimizin hayatında tartışılmaz bir yer etmiş olan cemevi gerçeği siyasi kaygılardan uzak, cami- cemevi karşıtlığına dönüştürmeden kabul edilmelidir. Cemevi inanç ve kültür hayatımızın vazgeçilmez bir gerçeğidir.
Gerçeği tahrip ederek, asıl manasından koparmak çok tehlikelidir. MHP'nin dayandığı Türk milliyetçiliği düşüncesi hiçbir zaman ayrımcı olmamıştır. Bizim gönlümüzde herkese yer var. Asırlar boyunca oluşan kaynaşma kültürümüz ülkemizi küresel güç yapmak yolunun rehberidir. Gelecek ay-yıldızlı bayrağın altındadır. Kardeşlik ruhumuz sarsılırsa geriye dönüşü mümkün değildir.
Alevilik diğer inanç alanlarında olduğu gibi siyasi istismar ve rant aracı olmaktan çıkarılmalı. Bu konuyu inancın dışında başka mecralara çekme, politik bir akım haline getirme çalışmalarına itibar edilmemelidir.
Toplumsal hassasiyet taşıyan konularda küçümseyici ve dışlayıcı tavırlardan kaçınılmalıdır. Konunun kavramsal çerçevesi doğru konulmalı, anlaşılmalı.
Alevi-İslam inancının, tarihi kültürel şahsiyetlerinin, envanterinin ve külliyatının çıkarılmasını, varsa yabancı dilde olanların Türkçeye çevrilmesini, Alevi- İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yapısal düzenlemeye gidilmesini, cemevi gerçeğinin kabul edilmesini, inanç ve kültür hayatımızın bir unsuru olan cemevlerine devlet yardımı yapılmasını, genel bütçeden ödenek tahsis edilmesini önermiştim.
MHP’nin konuya günübirlik siyasetin dışında ve üstünde bir anlayışla yaklaştığını da ayrıca vurgulamıştım.
Alevi- İslam inancına mensup kardeşlerimiz cemevinin ibadethane tanımlanmasının arzusundadır. Aleviliğin hem inanç boyutu hem de kültürel bir yapısı vardır. Şayet Alevi kardeşlerimiz cemevini ibadethane olarak görüyorsa ki öyledir, bize düşen buna saygı duymak ve yapıcı ve destekleyici tavır almaktır."