Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Bu sefer gerçek Pazar yazısı oldu. Sabah olsa daha iyiydi ama o da ayrı tabi.
Aşağıda yazacaklarım asla hayal ürünü falan değildir. Kendi açımdan defalarca yaşadığım, karakterlerinin hepsi ama hepsi gerçek olan, gerçek hayattan olduğu gibi alınmış bir hikayedir.
Lakin insanların serbest çağrışımlarını serbest bırakarak bu gerçek hayattan alınmış ve defalarca yaşanmış hikayeyi bir yerlere iliştirmek gayretim yok. İsteyen istediği yere iliştirebilir. İlla da bir yere iliştirmek isterlerse tabi. Yani mecburi değil, istediğiniz gibi okuyup sadece yüzünüzde bir tebessümle de bitirebilirsiniz yazıyı.
İşin garibi çoğunlukla bu yazıda bahsedilen olayların bir karakteri olan ben dahil hemen herkes yazıyı okurken kendisini istisna tutarak bana hak verecek biliyorum. Yanlış anlaşılmasın ben de genel olarak öyle yapıyorum.
Ayakta yolcu alma konusunda biraz rahat davranan her dolmuş şoförü mutlaka oturmayı başarmış bir yolcudan tepki alır. "Daha nereye alacaksın kardeşim yer mi var" şeklinde
Oysa başka bir gün o tepkiyi veren yolcu da yer kalmamış olan bir dolmuşa itişe tıkışa binmiştir muhakkak. Aslında o dolmuşta binilecek yer kalmadığını da her kes kendisinden sonra binen yolcu bindiğinde anlar.
Dolmuşçu para kazanacaktır ve yolcu binmeye devam ettiği sürece O alır. Onun işi o çünkü. Sadece polis uygulama yapıyorsa almaz, çünkü ayakta yolcu almak aslında hukuken kabahattir ve cezası vardır, halk dilinde suçtur yani. Eğer uygulamadan haberi olmadan ayakta yolcu almışsa, polis noktasından geçinceye kadar ayaktaki yolculardan çökmelerini rica eder onlar da paşa paşa çökerler ve suç hep birlikte işlenmiş olur. Ayakta yolcu olmak suçtur belki ama ayakta yolcu olmak suç değildir. Birlikte işlenen suçların meşruiyeti gibi sanki.
Bu çökmelerini rica eder ifadesindeki rica kelimesi her zaman zarif bir içerik izlenimi verebilir ama yaşayanlar bilir ki bu o kadar da zarafetle söylenmez her zaman. Kuralların karşısında dolmuşu kullanan arkadaşı koruma iç güdüsü galip mi gelir o sırada yoksa dolmuşa binebilmek için aslında kurallara karşı şoförün yanında kendimiz için mi yer alırız.
Aynı şoförün yine kurallara aykırı şekilde araç kullanması esnasında acelesi olan yolculardan hiç, olmayanlardan da başlangıçta kısık ses ile gelen tepiler de eğer dolmuş içinde, maddenin eylemsizlik prensibine maruz kalarak birbirimize çarpmaya başlarsak zamanla yükselir.
Şoför ise çoğunlukla duymaz bu yükselen şikayetleri, zaten duyarsa genel tavrı değişmez ama “o zaman in de taksiye, veya başka dolmuşa bin” kartını kullanır. En ucuzundan dolmuş değiştirmenin bile hem ekonomik hem de zaman maliyeti olduğunu ve bunu göze alamayacağınızı bilir.
Sonra daha da garip bir hal alır durum. Allah korusun mesela o biraz önce her şekilde tepki verdiğiniz dolmuş şoförü trafikteki davranışları nedeni ile başka bir araçla kaza yapar. Biraz önce çok kızdığınız o şoför hatalı olmasına rağmen yaptığı kazanın sebebi olarak diğer aracın şoförünü gösterir ve yolcular da aynı dolmuşun içinde geçirdikleri sıkıntıları bir anda unutarak kaza sonrası dolmuş şoförü ile birlikte diğer aracın şoförüne sözlü ya da fiziksel olarak saldırır. Artık onlar bir şekilde dolmuş kardeşidir çünkü.
Özellikle bu bahsedilen olayların Büyük Şehirlerde, taşraya göre elbette daha eğitimli insanların tarafından yaşanıyor olması da muhtemel sonucu çok değiştirmez. O zaman da Anadolu’nun fiziki dolmuşu olmayan kasabalarında yaşanan davranışlar hakkında bir daha düşünmek gerekir
Ne kadar hayat gibi değil mi. Düşününce ‘dolmuşa binmek’ ifadesinin asıl anlamından çok da kopmadığını görüyor insan.
Aşağıda yazacaklarım asla hayal ürünü falan değildir. Kendi açımdan defalarca yaşadığım, karakterlerinin hepsi ama hepsi gerçek olan, gerçek hayattan olduğu gibi alınmış bir hikayedir.
Lakin insanların serbest çağrışımlarını serbest bırakarak bu gerçek hayattan alınmış ve defalarca yaşanmış hikayeyi bir yerlere iliştirmek gayretim yok. İsteyen istediği yere iliştirebilir. İlla da bir yere iliştirmek isterlerse tabi. Yani mecburi değil, istediğiniz gibi okuyup sadece yüzünüzde bir tebessümle de bitirebilirsiniz yazıyı.
İşin garibi çoğunlukla bu yazıda bahsedilen olayların bir karakteri olan ben dahil hemen herkes yazıyı okurken kendisini istisna tutarak bana hak verecek biliyorum. Yanlış anlaşılmasın ben de genel olarak öyle yapıyorum.
Ayakta yolcu alma konusunda biraz rahat davranan her dolmuş şoförü mutlaka oturmayı başarmış bir yolcudan tepki alır. "Daha nereye alacaksın kardeşim yer mi var" şeklinde
Oysa başka bir gün o tepkiyi veren yolcu da yer kalmamış olan bir dolmuşa itişe tıkışa binmiştir muhakkak. Aslında o dolmuşta binilecek yer kalmadığını da her kes kendisinden sonra binen yolcu bindiğinde anlar.
Dolmuşçu para kazanacaktır ve yolcu binmeye devam ettiği sürece O alır. Onun işi o çünkü. Sadece polis uygulama yapıyorsa almaz, çünkü ayakta yolcu almak aslında hukuken kabahattir ve cezası vardır, halk dilinde suçtur yani. Eğer uygulamadan haberi olmadan ayakta yolcu almışsa, polis noktasından geçinceye kadar ayaktaki yolculardan çökmelerini rica eder onlar da paşa paşa çökerler ve suç hep birlikte işlenmiş olur. Ayakta yolcu olmak suçtur belki ama ayakta yolcu olmak suç değildir. Birlikte işlenen suçların meşruiyeti gibi sanki.
Bu çökmelerini rica eder ifadesindeki rica kelimesi her zaman zarif bir içerik izlenimi verebilir ama yaşayanlar bilir ki bu o kadar da zarafetle söylenmez her zaman. Kuralların karşısında dolmuşu kullanan arkadaşı koruma iç güdüsü galip mi gelir o sırada yoksa dolmuşa binebilmek için aslında kurallara karşı şoförün yanında kendimiz için mi yer alırız.
Aynı şoförün yine kurallara aykırı şekilde araç kullanması esnasında acelesi olan yolculardan hiç, olmayanlardan da başlangıçta kısık ses ile gelen tepiler de eğer dolmuş içinde, maddenin eylemsizlik prensibine maruz kalarak birbirimize çarpmaya başlarsak zamanla yükselir.
Şoför ise çoğunlukla duymaz bu yükselen şikayetleri, zaten duyarsa genel tavrı değişmez ama “o zaman in de taksiye, veya başka dolmuşa bin” kartını kullanır. En ucuzundan dolmuş değiştirmenin bile hem ekonomik hem de zaman maliyeti olduğunu ve bunu göze alamayacağınızı bilir.
Sonra daha da garip bir hal alır durum. Allah korusun mesela o biraz önce her şekilde tepki verdiğiniz dolmuş şoförü trafikteki davranışları nedeni ile başka bir araçla kaza yapar. Biraz önce çok kızdığınız o şoför hatalı olmasına rağmen yaptığı kazanın sebebi olarak diğer aracın şoförünü gösterir ve yolcular da aynı dolmuşun içinde geçirdikleri sıkıntıları bir anda unutarak kaza sonrası dolmuş şoförü ile birlikte diğer aracın şoförüne sözlü ya da fiziksel olarak saldırır. Artık onlar bir şekilde dolmuş kardeşidir çünkü.
Özellikle bu bahsedilen olayların Büyük Şehirlerde, taşraya göre elbette daha eğitimli insanların tarafından yaşanıyor olması da muhtemel sonucu çok değiştirmez. O zaman da Anadolu’nun fiziki dolmuşu olmayan kasabalarında yaşanan davranışlar hakkında bir daha düşünmek gerekir
Ne kadar hayat gibi değil mi. Düşününce ‘dolmuşa binmek’ ifadesinin asıl anlamından çok da kopmadığını görüyor insan.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.