enky
Forum Üyesi
- Katılım
- 15 Mar 2022
- Mesajlar
- 2,800
- Puanları
- 1
Giriş
Son elli yılda hepimizin hafızalarında taze duran olaylar çerçevesinde kişiye bağlı yönetimlerde sistemin el değiştirmesi ve demokratik geçiş çok çok sancılı olduğu yolundaki düşünceler aklımızdaki tazeliğini koruyor. Bu yönetimlerde iktidar çoğunlukla toplumsal olaylar ve protestolar, rejim içi elitlerin savaşı sonrası çatışmalı dönüşümlere sahne oldu. Bunu da son çeyrek asırda sıkça gördük etrafımızda. Sonunda liderler ya hapse mahkûm oldu ya sürgüne gönderildi ya da öldürüldü.
Bunun temel sebebi kişiye bağlı otoriter yönetimlerin temel açmazlarında saklıdır. Bu sistemler ideolojik veya kimlik siyasetine dayalı dava yönetimlerinden farklı olarak, yolsuzlukların olduğu bir dağıtım mekanizmasıyla taraftarlarını yanında tutarlar. (E. Sakal, Muktedir İktidarsızlar) Devletin imkânları ve ekonomik paradigmaların dışında süreç ahbap çavuş kapitalizmi şeklinde işler. Hatta bir süre sonra sistemden nemalanan yeni türedi zenginler, sistemin hukukuz bir şekilde işlemesinden kaynaklı biriktirdikleri serveti korumak için biriktirdikleri paraları yurtdışına kaçırırlar. Bu durum tek adam rejimlerinin kaderidir.
Tek adam rejimleri
Tek adam yönetimleri, kendini denetleme unsurlarından medyayı da tamamı ile kontrol altında tutmak ister buna ciddi kaynak ve güç sarf eder. Lakin bu kurumlarda iktidarın koşulsuz destekçisi ve propaganda aygıtı olduğun da toplumsal cazibesini yitirir ve reytingleri düşer izlenmez olur. Kitlelerin ilgisi ve alternatif haberler duyma isteği başka mecralara yönelmelerine sebep olur. Kendi içinde bu kısıtlılıkları bulunan tek adama bağlı yönetimlerde anayasal kurumlar, siyasi rekabeti düzenleyen normlar etkinliğini yitirir. Rejim sorgusuz sualsiz biatle başlar, sadakate dayalı ilişki ağlarıyla beslenir, zapturaptla sürer. Onu ayakta tutmak yöneticinin "Makyavelist" taktiklerine kalır. Bir süre sonra kendinin gökten zembille indiğine inanan Narsizme oradan da her şeyi ben bilir ben yaparım Neronizm’ine kayar.
Son gelişmelere bakarsak ortaya saçılan kirlilik ve kokuşmuşluğun bu iktidarı bitirip bitiremeyeceği soruluyor. Bu tek başına doğru soru değil. Levra, bütün bu olan bitenler zaten bitmekte olan, anlam üretme kapasitesini kaybetmiş siyasal bir dönemin emareleri, yani sebep değil sonuçlar olarak zuhur ediyor. Buradaki derin soru bu bitiş döneminin uzunluğu ve derinliğinin ne olacağı şeklinde. Can çekişmekte olan rejimin ne kadar ayakta kalacağı, yıkılırken dizlerinin üstüne çöküp, etrafa zarar vermeden tarih sahnesinden çekilecek mi yoksa diğer senaryoları mı devreye koyacağı tartışılıyor.
Bunun temel sebebi kişiye bağlı otoriter yönetimlerin temel açmazlarında saklıdır. Bu sistemler ideolojik veya kimlik siyasetine dayalı dava yönetimlerinden farklı olarak, yolsuzlukların olduğu bir dağıtım mekanizmasıyla taraftarlarını yanında tutarlar. (E. Sakal, Muktedir İktidarsızlar) Devletin imkânları ve ekonomik paradigmaların dışında süreç ahbap çavuş kapitalizmi şeklinde işler. Hatta bir süre sonra sistemden nemalanan yeni türedi zenginler, sistemin hukukuz bir şekilde işlemesinden kaynaklı biriktirdikleri serveti korumak için biriktirdikleri paraları yurtdışına kaçırırlar. Bu durum tek adam rejimlerinin kaderidir.
Tek adam rejimleri
Tek adam yönetimleri, kendini denetleme unsurlarından medyayı da tamamı ile kontrol altında tutmak ister buna ciddi kaynak ve güç sarf eder. Lakin bu kurumlarda iktidarın koşulsuz destekçisi ve propaganda aygıtı olduğun da toplumsal cazibesini yitirir ve reytingleri düşer izlenmez olur. Kitlelerin ilgisi ve alternatif haberler duyma isteği başka mecralara yönelmelerine sebep olur. Kendi içinde bu kısıtlılıkları bulunan tek adama bağlı yönetimlerde anayasal kurumlar, siyasi rekabeti düzenleyen normlar etkinliğini yitirir. Rejim sorgusuz sualsiz biatle başlar, sadakate dayalı ilişki ağlarıyla beslenir, zapturaptla sürer. Onu ayakta tutmak yöneticinin "Makyavelist" taktiklerine kalır. Bir süre sonra kendinin gökten zembille indiğine inanan Narsizme oradan da her şeyi ben bilir ben yaparım Neronizm’ine kayar.
Son gelişmelere bakarsak ortaya saçılan kirlilik ve kokuşmuşluğun bu iktidarı bitirip bitiremeyeceği soruluyor. Bu tek başına doğru soru değil. Levra, bütün bu olan bitenler zaten bitmekte olan, anlam üretme kapasitesini kaybetmiş siyasal bir dönemin emareleri, yani sebep değil sonuçlar olarak zuhur ediyor. Buradaki derin soru bu bitiş döneminin uzunluğu ve derinliğinin ne olacağı şeklinde. Can çekişmekte olan rejimin ne kadar ayakta kalacağı, yıkılırken dizlerinin üstüne çöküp, etrafa zarar vermeden tarih sahnesinden çekilecek mi yoksa diğer senaryoları mı devreye koyacağı tartışılıyor.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.