Webmaster Destek Forumu

Yarınların için bir şey yapmazsan, ölene dek Alarm kurmaya mahkumsun !
İletişim
  • Duyuru; Sizde hemen Üye Olup Sorunuzu Sorabilirsiniz, katılım ve kullanım tamamen Ücretsizdir!

Fatih Erbakan: Biz bu ülkede sadaka dağıtmak için değil; fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz

Na

Forum Üyesi
Katılım
18 Eki 2022
Mesajlar
12,368
Puanları
1
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, dün; partisinin Bursa Osmangazi İlçe Başkanlığı 2. Olağan Genel Kongresi’ne katıldı. Kongrede konuşan Erbakan, şunları söyledi:

“Bütün zorluklara rağmen; medya desteği olmadan, holdinglerin patronların, dış güçlerin desteği, hazine yardımı olmadan, sizler 4 seneden beri canınızı dişinize takıp mücadeleyi gerçekleştirdiniz. Türkiye’nin dört bir yanında havası ve parası çok olan partileri geride bıraktınız. Allah sizlerden razı olsun. Gayretinizle 2’nci 40 yılın kahramanları olduğunuzu bütün dünyaya gösteriyorsunuz. Erbakan Hocamız bugün burada olsaydı eminim ki bu manzara karşısında hepimizi alınlarınızdan öperdi.

[H3]"Dış güçler ve batılılar gibi, kuvveti üstün tutan bu zihniyetler ancak ve ancak güçten anlarlar"[/H3]

Bu mübarek günleri idrak ettiğimiz sırada İsveç’te kendini bilmez meczup Kuran-ı Kerim’e saldırı yaptı. Asıl vahim olan tablo ise İsveç hükümetinin gösteriye izin verip ve polis tarafından koruma altına alması ve nefret sucunun işlenmesine göz yumdu, zemin hazırladı. Bu acı yeni yaşanmışken Hollanda’da kendini bilmez biri Kuran’a saldırmaya kalktı. Resmî kurumların, devletin bunlara göz yumması, bunlara izin vermesi hatta bu çirkin suçlar işlenirken polis koruması ile koruma altına alması bizlere Millî Görüş’ün 50 yıldan beri savunduğu gerçeklerde haklı olduğumuzu gösterdi. Erbakan hocamız 40 sene boyunca, ‘Bu Avrupa’dan bize bir hayır gelmez’ dedi. ‘Bunların zihninin içerisinde İslam düşmanlığı vardır, bizi bunlar içeriye almazlar, ancak kapıya bağlar istediklerini yaparlar’ demiştir. Erbakan hocamızı o zamanlar yadırgıyorlardı. ‘Biz Avrupasız nasıl yaparız, Avrupa’yı bırakıp geri kalmış Müslüman ülkelerle mi birlikte olacağız?’ diyenler… Avrupa birliğinin kapısında boşa bekletilmenin sonucunda bu yaşanan gelişmelere de bakarak Erbakan Hocamızın davasında ne kadar haklı olduğunu görmüş oldular. Yıllarca Avrupa Birliğinin kapısını aşındıran iktidarda kendince bir tepki gösterdi. Dış güçler ve batılılar gibi, kuvveti üstün tutan bu zihniyetler ancak ve ancak güçten anlarlar. Bu sebeple onlara bir güç olarak ortaya çıkmamız gerekiyor.

[H3]"Türkiye’nin öncülüğünde Müslüman ülkelerin bir araya gelmesi hayati öneme sahip konudur"[/H3]

Türkiye’nin öncülüğünde Müslüman ülkelerin bir araya gelmesi hayati öneme sahip konudur. Müslüman ülkeler bir araya gelmezse zulme karşı duramazlar. Biz bu olayları daha çok kınarız. Dünyada tespit edilmiş doğalgazın, madenlerin, kaynakların pek çoğu Müslüman ülkelerin elindedir. Fas’tan Endonezya’da kadar boğazların 3’te 2’si Müslüman ülkelerin elindedir. Bütün bu nimetlerin birleştirilmesi ve bu gücün bir yaptırım gücü olarak kullanılması lazım. Üzülerek ifade ediyorum, iktidar çareyi 20 seneden beri Avrupa Birliği'nin, G-20'nin, Amerika'nın peşinde dolaşmışlardır. Çareyi Batı'da aramışlardır. Bu saatten sonra da D-8'in canlandırılması D-60’ın kurulması yeniden büyük Türkiye'nin öncülüğünde İslam Birliğinin kurulması noktasında herhangi bir adım atmayacaklardır. Diğer taraftan masa etrafında toplanan muhalefet partilerinin de bu noktada mevcut iktidardan bir farkı olmadığını görüyoruz. Onlar da yayınladıkları deklarasyonda Avrupa Birliği'ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına tam manasıyla teslim olacaklarını ifade ediyor. Amerika'da yaptıkları hamburger yeme seferleri, İngiltere'ye yaptıkları para arama seferleri, IMF yetkilileriyle otel odalarında yaptıkları gizli görüşmeler küresel sömürü çarkının dış güçlerin merkezi olan Davos toplantılarına katılıp oralardan yaptıkları açıklamaları görüyoruz. Küreselcilerin adamı olan Jeremy denilen şahıstan akıl danışmaları ve tavsiye almaları masa ittifakından da bu noktada derde derman bir adım atmasının mümkün olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bu noktada diyoruz ki bu adımların atılabilmesi, yeniden büyük Türkiye'nin öncülüğünde D-60 ve İslam Birliği’nin kurulması ve İslam Birliğinin öncülüğünde adil bir dünyanın kurulması adımını ancak ve ancak Millî Görüşçüler atabilir, Yeniden Refah Partisi atabilir.

[H3]"Emekliye 5 bin 500 lirayı layık görürseniz daha çok borç yapılandırması yapmak zorunda kalırsınız"[/H3]

14 Mayıs tarihinde yapılacağı söylenen seçimler öncesinde iktidar seçim çalışmalarına hız verdi. Daha önce 2 bin lira altındaki borçluların borcunu sileceğini ifade eden iktidar, şimdide aynı uygulamayı vergi dairlerimize 2 bin lirayı aşmayan borcu olan vatandaşlarımız için hayata geçiriyor. Müjde olarak açıkladıkları olayla ilgili şu tespiti yapmıştık; 5,5 milyon insan, 2 bin liradan daha az bir borcu ödemekten aciz bir hale gelmiştir. 20 sene Cumhuriyet tarihinde kimseye nasip olmamış yetkiyle iktidarda kalanlar, aileleriyle birlikte milyonlarca insanı 2 bin liradan daha az tutarda vergi ve prim borçlarını ödeyemeyecek hale getirdiler. Bizler borçlarını ödeyemeyecek durumda olan vatandaşlara yardım edilmesini elbette destekliyoruz. Ancak insanları önce borca icraya hacze esir edip ‘ben bu borçları hacizleri kaldıracağım’ demek marifet değildir. Asıl marifet milyonlarca vatandaşın alım gücünü, refahını artırmak ve onların bu borca, hacze düşmesini engellemektir. Siz insanları açlık sınırının altında kurtarmazsanız, paylaşımda adaleti sağlamazsanız, bu sorunları çözmeniz mümkün olmaz. İşte biz Yeniden Refah Partisi olarak, ‘Biz bu ülkede sadaka dağıtmak için gelmiyoruz. Biz bu ülkede fakirliği ortadan kaldırmak için geliyoruz' diye hep söylüyoruz. Bakınız ocak ayında yapılan hesaplamalara göre açlık sınırı 9 bin 800 lirayı geçti. 10 bin lira açlık sınırının olduğu bir ülkede emekliye 5 bin 500 lirayı layık görürseniz daha çok borç yapılandırması yapmak zorunda kalırsınız, vergi borcunu affetmek mecburiyetinde kalırsınız.

[H3]"Siyaseti ibadet olarak yaparsanız da Milli Görüş’ün tarihindeki örnekleri yaşarsınız"[/H3]

AK Parti Bursa milletvekilleri tarafından hazırlanan ve 49 milletvekilinin imzasının bulunan tasarı komisyondan geçti. Bundan sonra TBMM Genel Kurulu’na sunulması beklenen söz konusu tasarıyla…

Milli Park sınırları içinde tek yetkili olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’nün yetkileri Uludağ Alan Başkanlığına devrediliyor. Alan Başkanlığı sınırlarını genişletme yetkisinin verildiği tasarıya karşı çıkmamızın temel sebebi sınırların Cumhurbaşkanlığı kararı ile değiştirilebilir olması ve bugün 2 bin hektar olsa da devamında bunun 5 bin hektara belki de milli parkın tamamının Alan Başkanlığı ile yönetilmesinin önünün açılacak olmasıdır.

Bu Alan Başkanlığı’nın kontrolü altındaki bölgeler, maalesef Bursa’nın akciğeri ve su havzası olan bölgeler. Çok sayıda nadir bitki türünün bulunduğu bir bölge. Buralar rant uğruna, betonlaşmaya, yapılaşmaya açılması için kanun maddesi ile bu hukuksuzluğa kılıf uydurulması için bir çalışma yapılıyor.

Bu tür yasal düzenlemeler; Uludağ Milli Parkı’nı rant uğruna parsel parsel satmaya yol açacak düzenlemelerdir. Kabulu durumunda; Uludağ Milli Parkı gibi yine milli park statüsünde olan, Türkiye genelindeki 48 parkın da aynı akıbete uğrama tehlikesi var. Yine Alan Başkanlığı kanun teklifi; 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu’na da aykırıdır. Bu nasıl bir rant hırsı, açgözlülük, dolar, euro para aşkı.

Bursa’da ovada boş yer kalmadı. Bütün bunlar yetmiyor. Şimdi de Uludağ Milli Parkı’ndaki binlerce dönüm arazi; otelciliğe, betonlaşmaya, yapılaşmaya açılacak. Milyar dolarlık yeni rantlar oluşturulacak. Bunlar siyaseti, ticaret olarak yapıyorlar. Milli Görüş, siyasetin ibadet olarak yapılması demektir. İşte aramızdaki temel fark bu. Siyaseti ticaret olarak yaparsanız; ne milli park dinlersiniz, ne doğal alan dinlersiniz, ne orman, ne yeşillik. Ama siyaseti ibadet olarak yaparsanız da Milli Görüş’ün tarihindeki örnekleri yaşarsınız…”


 
Üst