Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
“İklim Krizi yoktur” ya da “kriz vardır ama zararı yoktur” ya da “zararı vardır ama öyle sanıldığı kadar çok değildir” söylemlerini duymuştum da “[BGCOLOR=white]İnsanın yüzde 17'si karbondur. Sıfır karbon, sıfır insan demektir”[/BGCOLOR] açıklaması beni benden aldı. Açıklamanın üzerine yatmayalım telif hakkı falan isteyebilirler, bu sözü söyleyen Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Aşıla. Açıklamanın tam metnini sosyal medyada bulabilirsiniz lütfen bir göz atın. Bu gibilere iklim inkârcısı deniliyor.
Daha önceki yazılarımdan bir kaçında iklim inkârcılarından ben de söz etmiştim. Kabul ettiğim için değil. Böyleleri de var demek için. Bilelim ki, şu anda yaşıyor olduğumuz ve yakın zamanda daha da kötülerini yaşayacağımız öldürücü hava olaylarının, kuraklığın, dolayısı ile gıda bulamayacağımız günlerin, sıtma gibi yeniden hortlayan hastalıkların sorumlularını bilelim. Artık o kadar alıştık ki sıcak havalara haber bile olmuyor. 2023 Temmuz ayında kırılan sıcaklık rekoru geçtiğimiz günlerde yine kırıldı. Dünya’nın ateşi giderek yükseliyor.
Dünyanın ateşinin düşmediği günlere gelebiliriz. İklim değişikliği ile mücadelede yapmamız gereken en önemli şey “ACİLEN” olmalıdır. Yani ne yapılacak ise acilen yapılmalıdır. Ülkelerin ve firmaların aldatıcı iddiaları ve denkleştirme politikaları iklim krizi ile mücadele de büyük bir engel oluşturmaktadır. Devletlerin, şirketlerin çıkarını değil; doğayı, gelecek nesilleri ve insan haklarını öncelemesi gerekmektedir. Havada bir sürü laf uçuşuyor; Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sisteminin güçlenmesi, karbon vergileri, yeşil tahviller, karbon kredileri, karbon fiyatlandırması. Adı ne olursa olsun Karbon emisyonlarının azaltılması ve daha bilinçli üretim ve tüketim alışkanlıkları için geri adımların hızlıca atılması zorunludur. Ama öyle yalandan yapılan pazarlama yöntemlerinden söz etmiyorum.
Daha az su harcayan dünya dostu bulaşık deterjanları, ileri dönüşüm ile plastikten üretilen kot pantolonları -ki mümkün olsa bile niye plastik giyerek petrol ile gezeyim, çocuğumun vücuduna petrolü temas ettireyim?- yok efendim biz bu üretimi yaparken ağaç kesiyoruz ama bakın ekiyoruz gibi gibi…söylemler duymuş olmalısınız. Buna satın alınan ürünün, iklim üzerinde etkisini denkleştirme politikası deniliyor. Yani “bunu tüketiyorsunuz ama gönlünüz ferah olsun biz tükettiğinizin karşılığının bedelini çevreye ödüyoruz” demek istiyorlar. Karbondioksiti yutan ormanları kestikten sonra diktiğin fidenin tekrar karbon yutabilmesi için yüzyıllar geçmesi gerekiyor.
“Karbon denkleştirme” birçok şirketin üretim yaparken yaydıkları zararlı gazların yani emisyonlarını dengelediklerini söylemek veya ürünlerinin 'karbon nötr' olduğunu iddia etmek için kullandıkları bir kavramdır. Ve firmalar diyorlar ki ben üretirken karbon yayıyorum ama onu atmosferden uzaklaştıran projeler de yapıyorum. Böylece benim yaptığım iş dengeli bir iş oluyor ve böylece ürünüm 'yeşil' hale gelir veya şirket net sıfıra ulaşabilir. Hatta böyle bir reklam yaparak yaptıkları işe tüketici olarak bana da sorumluluk yüklüyor. Yani benim havayolumu seçmezsen bak sen suçlusuna geliyor iş.
Ancak bu bir pazarlama kurgusudur. Öncelikle bunu bilmemiz gerekiyor. Ve Bu pazarlama şekli iklim eylemi açısından sorunlu olduğu gibi ve arkasındaki şirketler artan yasal risklere de maruz kalmaya başladılar. Çünkü birçoğu gerçek dışı söylemlerde bulunmaktadır. Şirketler bu söylemler ile iklim krizine asıl neden olan tüketimi artırdıklarının elbette farkındalar, farkında olmayan iyi niyetli biz saf bireyler. “Aaa ne güzel çevre dostu ürünler kullanayım da doğaya zararım olmasın” duygusu birçoğumuzda var doğal olarak.
Kandırılıyoruz. Bunu yapan firmaların amacının satış yapmak olduğunu elbette biliyoruz. Ancak bu konuda yani iklim krizine karşı verilecek mücadelede dünya dostuymuş gibi ürünleri satın almak değil hiç almamak en az almak olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Neyse firmaların “ey insanlar az alın, çünkü dünyanın sorunu üretmek ve tüketmek” demediklerini, böyle bir pazarlama yöntemleri olmadığını görüyoruz en azından. Ama bu pazarlama kurgusu ile onların da başı derde girmeye başladı. Firmalar bir dizi yasal risk, anlaşmazlık, hissedar davası, dava ve düzenleyici yaptırımı ile karşı karşıya artık.
Liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
Biz tüketicilerin bu konuda bilinçlenmesini çok önemli buluyorum ama asıl yapılması gerekenleri devletler organize edecek. İklim hedeflerine ulaşmak için ülkeler mali desteklerini, bir yandan yeşil teknolojilere yönlendirirken, diğer yandan dünyanın hayati ekosistemlerini korumaya yönelik çabalara yönlendirilmesi gerekiyor. En en önemlisi de zengin ülkeler yoksul ülkelerin iklim kayıp ve zararları için acilen fonlarını oluşturması gerekiyor. Ve karbon kredilerinin gelecekte yaşanabilir bir iklime giden yolda olumlu bir amaca hizmet edebilmesi için emisyon azaltım stratejilerinden ayrı tutulması gerekmektedir. İklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarının azaltılması için başlayan karbon fiyatlandırması günümüz kapitalist sisteminde yeterli azaltımı gerçekleştirememiştir maalesef.
Bu krizden çıkmanın tek yolu, mevcutta yıkıcı hızda sera gazını pompalamayı durdurmaktır. Kurgusal pazarlamalar sadece “yeşil boyama” denilen yalan reklamlar ve yalan pazarlamalardır.
AB’de bu konuda çok yeni adımlar atılıyor. Tüketicileri koruyan iki yeni yasal düzenleme getiriliyor. Bu reklamları yapanlar artık kolay kolay uyduramayacaklar. “Ürünlerimizde geri dönüşüm yöntemi kullanıyoruz” diye reklam yapan H&M gibi mesela. 2017 tarihinde ciddi bir uyarı alan bu dünya ünlüsü firma reklamlarına çeki düzen vermek zorunda kalmıştı bir süre önce.
AB’nin getirdiği iki yasal düzenleme
AB'deki kontrolsüz çevresel iddialara bir dur diyecek ve artık yeşile boyama yağmuruna maruz kalmayacak olan tüketiciler için yeni bir dönem başlatabilecek. Darısı Türkiye’nin başına demek istiyorum ama milletin parlamentosu konu ile ilgili yasal düzenlemeler peşindeyken, bizim parlamentomuzda, insan vücudu yapısında karbon olduğu için “sıfır karbon” u “sıfır insan” zanneden milletvekilleri var. İşimiz hiç kolay değil. (Bknz: Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla)
Daha önceki yazılarımdan bir kaçında iklim inkârcılarından ben de söz etmiştim. Kabul ettiğim için değil. Böyleleri de var demek için. Bilelim ki, şu anda yaşıyor olduğumuz ve yakın zamanda daha da kötülerini yaşayacağımız öldürücü hava olaylarının, kuraklığın, dolayısı ile gıda bulamayacağımız günlerin, sıtma gibi yeniden hortlayan hastalıkların sorumlularını bilelim. Artık o kadar alıştık ki sıcak havalara haber bile olmuyor. 2023 Temmuz ayında kırılan sıcaklık rekoru geçtiğimiz günlerde yine kırıldı. Dünya’nın ateşi giderek yükseliyor.
Dünyanın ateşinin düşmediği günlere gelebiliriz. İklim değişikliği ile mücadelede yapmamız gereken en önemli şey “ACİLEN” olmalıdır. Yani ne yapılacak ise acilen yapılmalıdır. Ülkelerin ve firmaların aldatıcı iddiaları ve denkleştirme politikaları iklim krizi ile mücadele de büyük bir engel oluşturmaktadır. Devletlerin, şirketlerin çıkarını değil; doğayı, gelecek nesilleri ve insan haklarını öncelemesi gerekmektedir. Havada bir sürü laf uçuşuyor; Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sisteminin güçlenmesi, karbon vergileri, yeşil tahviller, karbon kredileri, karbon fiyatlandırması. Adı ne olursa olsun Karbon emisyonlarının azaltılması ve daha bilinçli üretim ve tüketim alışkanlıkları için geri adımların hızlıca atılması zorunludur. Ama öyle yalandan yapılan pazarlama yöntemlerinden söz etmiyorum.
Daha az su harcayan dünya dostu bulaşık deterjanları, ileri dönüşüm ile plastikten üretilen kot pantolonları -ki mümkün olsa bile niye plastik giyerek petrol ile gezeyim, çocuğumun vücuduna petrolü temas ettireyim?- yok efendim biz bu üretimi yaparken ağaç kesiyoruz ama bakın ekiyoruz gibi gibi…söylemler duymuş olmalısınız. Buna satın alınan ürünün, iklim üzerinde etkisini denkleştirme politikası deniliyor. Yani “bunu tüketiyorsunuz ama gönlünüz ferah olsun biz tükettiğinizin karşılığının bedelini çevreye ödüyoruz” demek istiyorlar. Karbondioksiti yutan ormanları kestikten sonra diktiğin fidenin tekrar karbon yutabilmesi için yüzyıllar geçmesi gerekiyor.
“Karbon denkleştirme” birçok şirketin üretim yaparken yaydıkları zararlı gazların yani emisyonlarını dengelediklerini söylemek veya ürünlerinin 'karbon nötr' olduğunu iddia etmek için kullandıkları bir kavramdır. Ve firmalar diyorlar ki ben üretirken karbon yayıyorum ama onu atmosferden uzaklaştıran projeler de yapıyorum. Böylece benim yaptığım iş dengeli bir iş oluyor ve böylece ürünüm 'yeşil' hale gelir veya şirket net sıfıra ulaşabilir. Hatta böyle bir reklam yaparak yaptıkları işe tüketici olarak bana da sorumluluk yüklüyor. Yani benim havayolumu seçmezsen bak sen suçlusuna geliyor iş.
Ancak bu bir pazarlama kurgusudur. Öncelikle bunu bilmemiz gerekiyor. Ve Bu pazarlama şekli iklim eylemi açısından sorunlu olduğu gibi ve arkasındaki şirketler artan yasal risklere de maruz kalmaya başladılar. Çünkü birçoğu gerçek dışı söylemlerde bulunmaktadır. Şirketler bu söylemler ile iklim krizine asıl neden olan tüketimi artırdıklarının elbette farkındalar, farkında olmayan iyi niyetli biz saf bireyler. “Aaa ne güzel çevre dostu ürünler kullanayım da doğaya zararım olmasın” duygusu birçoğumuzda var doğal olarak.
Kandırılıyoruz. Bunu yapan firmaların amacının satış yapmak olduğunu elbette biliyoruz. Ancak bu konuda yani iklim krizine karşı verilecek mücadelede dünya dostuymuş gibi ürünleri satın almak değil hiç almamak en az almak olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Neyse firmaların “ey insanlar az alın, çünkü dünyanın sorunu üretmek ve tüketmek” demediklerini, böyle bir pazarlama yöntemleri olmadığını görüyoruz en azından. Ama bu pazarlama kurgusu ile onların da başı derde girmeye başladı. Firmalar bir dizi yasal risk, anlaşmazlık, hissedar davası, dava ve düzenleyici yaptırımı ile karşı karşıya artık.
- Hollanda'da Shell, önce 'CO2-nötr' araba benzini reklamı yaptığı için, ardından da karbon kredilerinin 'CO2 telafisi' anlamına geldiğine dair bir iddiada bulunmayı denediği için art arda iki kez kınanmıştır.
- Hollandalı havayolu şirketi KLM, CO2 telafisi pazarlamasıyla tüketici yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle, Client Earth olarak desteklenen hukuki bir süreçten geçiyor. Total Energies de benzer bir dava ile karşı karşıya.
- ABD'de mali düzenleyiciler karbon kredisi piyasalarıyla ilgilenmeye başladı.
- Fransa'da ise hükümet, şirketlerin denkleştirmeden önce emisyonların gerçekte nasıl azaltıldığını açıklamalarını gerektiren yeni bir yasa kabul etti.
Liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
Biz tüketicilerin bu konuda bilinçlenmesini çok önemli buluyorum ama asıl yapılması gerekenleri devletler organize edecek. İklim hedeflerine ulaşmak için ülkeler mali desteklerini, bir yandan yeşil teknolojilere yönlendirirken, diğer yandan dünyanın hayati ekosistemlerini korumaya yönelik çabalara yönlendirilmesi gerekiyor. En en önemlisi de zengin ülkeler yoksul ülkelerin iklim kayıp ve zararları için acilen fonlarını oluşturması gerekiyor. Ve karbon kredilerinin gelecekte yaşanabilir bir iklime giden yolda olumlu bir amaca hizmet edebilmesi için emisyon azaltım stratejilerinden ayrı tutulması gerekmektedir. İklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarının azaltılması için başlayan karbon fiyatlandırması günümüz kapitalist sisteminde yeterli azaltımı gerçekleştirememiştir maalesef.
Bu krizden çıkmanın tek yolu, mevcutta yıkıcı hızda sera gazını pompalamayı durdurmaktır. Kurgusal pazarlamalar sadece “yeşil boyama” denilen yalan reklamlar ve yalan pazarlamalardır.
AB’de bu konuda çok yeni adımlar atılıyor. Tüketicileri koruyan iki yeni yasal düzenleme getiriliyor. Bu reklamları yapanlar artık kolay kolay uyduramayacaklar. “Ürünlerimizde geri dönüşüm yöntemi kullanıyoruz” diye reklam yapan H&M gibi mesela. 2017 tarihinde ciddi bir uyarı alan bu dünya ünlüsü firma reklamlarına çeki düzen vermek zorunda kalmıştı bir süre önce.
AB’nin getirdiği iki yasal düzenleme
- Tüketicilerin Güçlendirilmesi Direktifi,
- Yeşil İddialar Direktifi
AB'deki kontrolsüz çevresel iddialara bir dur diyecek ve artık yeşile boyama yağmuruna maruz kalmayacak olan tüketiciler için yeni bir dönem başlatabilecek. Darısı Türkiye’nin başına demek istiyorum ama milletin parlamentosu konu ile ilgili yasal düzenlemeler peşindeyken, bizim parlamentomuzda, insan vücudu yapısında karbon olduğu için “sıfır karbon” u “sıfır insan” zanneden milletvekilleri var. İşimiz hiç kolay değil. (Bknz: Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.