Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Çocukken, büyüdüğüm semtte, Uyku Dede (Mum Sönmez), adında, bir türbe vardı. Herkes gelip, dua eder ve mum yakardı. Elektrikleri sık giden, suyun bile zar zor aktığı zamanlarda kavram kargaşası yaşamak kaçınılmazdı. Üstelik yedi tepeli İstanbul’umun, Fatih gibi bir ilçesinin kudreti, tılsımı hepimizi etkilemiştir.
Kaleye mum dikmek, tabirli oyunlardan, mumların elektrik kesintisi dışında gaz lambalarına alternatif olarak kullanabileceğini öğrenirken. Oruç Baba türbesinde, Ramazan’ın ilk günü oruç açmanın çok büyük sevap olduğu ve aynı zamanda ezilebilme tehlikesini görmek de. Büyüdükçe, araştırdık, öğrendik, kendi içimizde mumlar yaktık. Keza sadece bizlerde değil; Diyarbakır’da, Mardin, Samatya’da, Balat da,Saint Antuan ve Adalarda ki Kiliseler içinde de mum yakıldığına tanıklık ettik. Ne var ki içimizden dışa vuran yanışların hiçbiri, son yaşanan afetin sonrasında akşam yaktıklarımız kadar olmadı. Pastaya konabilecek mumlar bile anlamını, birden yitirdi ve kendi kendini imha eden, çocukluğumuzun efsane dizisi, Kara Şimşek gibi hızla uçtu gitti.
Işık hızında geçip gidenler, büyüklerimizin bir göz açıp kapaması kadar gelip, geçecek ömürlerimiz derken; her şey gibi boşuna laf üretmemişler.
Orhan Karaveli, büyüğümüzün ardından Adnan Binyazar, hocamızı aradım. Çok yakın dostu olduğu için sağlığını merak ettim. Aynı zamanda Dr.Tuncay Özverim’i, sevgili Çolpan Hanımı da. Elbette yakın dostu, Alev Hocamı da (Alev Coşkun).
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
Eski plakları dinlerken, çocukluğumda favorilerimden olan 45’lik, Lacivert üzerine gümüş renk ile yazılmış. Berkant’ın, “Samanyolu” ve çok sevdiğim, yanılmıyorsam turuncu renkte Kamuran Akkor’un, “Aşk eski bir yalan, Havva ile Âdem’den kalan” şarkısını anımsadım. Çünkü çok kıymetli Adnan Hocam: Emel, biz masallarla büyüdük. Masallar, nasıl başlar. Bir varmış, bir yokmuş! Ağabeyimi, kaybetmiş gibiyim. Cuma gününe bir yazı hazırlıyorum ve ilgini çekeceğini düşünüyorum. Bizimle paylaştıkların için teşekkür ederim. Dede Korkut der ki: Ecel aldı, yer gizledi.”
Bazı insanlar derinliklerinden yükselirler. Her konuşmanız size sonsuz huzur verirken, başka bir açılım sağlar. İstersiniz ki sürekli anlatsın. Ne mutlu, Adnan Binyazar’a. Bu kadar derinlikli, bu kadar içsel ve yürek sazının nağmelerini, her bir yüreğe aksettirebiliyor.
Üçe, beşe bakmam diyenler vardır. Ataköy, Ömer Duruk Camisinde bakıyorum, üç. İşte burada sayılıyor ve belki de rakamlar bu kadar, hiç matematiğin içinde yer almadığı kadar toplayıveriyor doğadan, yekûnu.
Aydın Ilgaz, ağabey de beş işe Sönmez Targan’da sayı enflasyon yapabiliyor mesela.
Zincirlikuya’ya ya da başka kapanılacak yerlere gelmeden de yaşanabiliyor, bu olgu ve tabi ki insansanız. Canlı olan yaşıyor ve bir daha kendisinden çıkmayacak kadar, o yüreğinin, cumbalı köşesinde olanca kuvveti ve ihtişamı ile yüreğine nakşettikleri yanıyor. Yanmaya da devam edecekler. Aramıza sadece sevgiyi soktuğumuz canlar, her zaman bizimle. Fiziken ayrılsak bile. O sarsılmaz bağ, bizimle, sonsuza kadar.
Adnan Binyazar, hocamın masallarına değinmişken; o unutulmaz şaheseri, Masalını Yitiren Devi, ısrarla okumanızı yeniden tavsiye ederim. Onun o büyülü dünyasına yolculuk, siz okuyucuları farklı dünyalara sürükleyecektir.
Yine onun bana ifade ettiği gibi, Bir Varmış Bir Yokmuş, arada ne yaşanmışlık koyabildiysek, o dur. Esası sevgi temellidir, diyerek. Ömer Duruk Camisinin avlusunda, kendisini son kez gelerek ziyaret edecekleri karşılayan güzel insan ve Ankara’lı,Seymenlerin bana iletmiş oldukları, tıpkı Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan’ın anlamlı paylaşımında netlikle ifade etmişi olduğu gibi; son an geldiğinde bile ne süngüsünü, ne bayrağını elinden bırakmayan, Atamızın yılmaz askeri, olduğunun en büyük göstergesidir. Bundan da ders almak gerekmektedir.
Dersimin ödevlerini, kıymetli Alev Hocam bana yeniden hatırlatarak, hediye etti. Muhteşem ve son derece titiz bir çalışma ile hazırlanan 6 Ay’dan (Samsun’dan önce bilinmeyen) sonra yayınlamış olduğu eseri, bu kez benimle, 19 AY. Samsun’dan sonra ki en zor 19 AY-ALEV COŞKUN.
Seymenbaşı, Halil Efe’nin torunu, ORHAN KARAVELİ.
Bizim büyüğümüz, kılavuzumuz, örnek insanlarımızdan.
Mumun hiç sönmeyecek.
Kaleye mum dikmek, tabirli oyunlardan, mumların elektrik kesintisi dışında gaz lambalarına alternatif olarak kullanabileceğini öğrenirken. Oruç Baba türbesinde, Ramazan’ın ilk günü oruç açmanın çok büyük sevap olduğu ve aynı zamanda ezilebilme tehlikesini görmek de. Büyüdükçe, araştırdık, öğrendik, kendi içimizde mumlar yaktık. Keza sadece bizlerde değil; Diyarbakır’da, Mardin, Samatya’da, Balat da,Saint Antuan ve Adalarda ki Kiliseler içinde de mum yakıldığına tanıklık ettik. Ne var ki içimizden dışa vuran yanışların hiçbiri, son yaşanan afetin sonrasında akşam yaktıklarımız kadar olmadı. Pastaya konabilecek mumlar bile anlamını, birden yitirdi ve kendi kendini imha eden, çocukluğumuzun efsane dizisi, Kara Şimşek gibi hızla uçtu gitti.
Işık hızında geçip gidenler, büyüklerimizin bir göz açıp kapaması kadar gelip, geçecek ömürlerimiz derken; her şey gibi boşuna laf üretmemişler.
Orhan Karaveli, büyüğümüzün ardından Adnan Binyazar, hocamızı aradım. Çok yakın dostu olduğu için sağlığını merak ettim. Aynı zamanda Dr.Tuncay Özverim’i, sevgili Çolpan Hanımı da. Elbette yakın dostu, Alev Hocamı da (Alev Coşkun).
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
Eski plakları dinlerken, çocukluğumda favorilerimden olan 45’lik, Lacivert üzerine gümüş renk ile yazılmış. Berkant’ın, “Samanyolu” ve çok sevdiğim, yanılmıyorsam turuncu renkte Kamuran Akkor’un, “Aşk eski bir yalan, Havva ile Âdem’den kalan” şarkısını anımsadım. Çünkü çok kıymetli Adnan Hocam: Emel, biz masallarla büyüdük. Masallar, nasıl başlar. Bir varmış, bir yokmuş! Ağabeyimi, kaybetmiş gibiyim. Cuma gününe bir yazı hazırlıyorum ve ilgini çekeceğini düşünüyorum. Bizimle paylaştıkların için teşekkür ederim. Dede Korkut der ki: Ecel aldı, yer gizledi.”
Bazı insanlar derinliklerinden yükselirler. Her konuşmanız size sonsuz huzur verirken, başka bir açılım sağlar. İstersiniz ki sürekli anlatsın. Ne mutlu, Adnan Binyazar’a. Bu kadar derinlikli, bu kadar içsel ve yürek sazının nağmelerini, her bir yüreğe aksettirebiliyor.
Üçe, beşe bakmam diyenler vardır. Ataköy, Ömer Duruk Camisinde bakıyorum, üç. İşte burada sayılıyor ve belki de rakamlar bu kadar, hiç matematiğin içinde yer almadığı kadar toplayıveriyor doğadan, yekûnu.
Aydın Ilgaz, ağabey de beş işe Sönmez Targan’da sayı enflasyon yapabiliyor mesela.
Zincirlikuya’ya ya da başka kapanılacak yerlere gelmeden de yaşanabiliyor, bu olgu ve tabi ki insansanız. Canlı olan yaşıyor ve bir daha kendisinden çıkmayacak kadar, o yüreğinin, cumbalı köşesinde olanca kuvveti ve ihtişamı ile yüreğine nakşettikleri yanıyor. Yanmaya da devam edecekler. Aramıza sadece sevgiyi soktuğumuz canlar, her zaman bizimle. Fiziken ayrılsak bile. O sarsılmaz bağ, bizimle, sonsuza kadar.
Adnan Binyazar, hocamın masallarına değinmişken; o unutulmaz şaheseri, Masalını Yitiren Devi, ısrarla okumanızı yeniden tavsiye ederim. Onun o büyülü dünyasına yolculuk, siz okuyucuları farklı dünyalara sürükleyecektir.
Yine onun bana ifade ettiği gibi, Bir Varmış Bir Yokmuş, arada ne yaşanmışlık koyabildiysek, o dur. Esası sevgi temellidir, diyerek. Ömer Duruk Camisinin avlusunda, kendisini son kez gelerek ziyaret edecekleri karşılayan güzel insan ve Ankara’lı,Seymenlerin bana iletmiş oldukları, tıpkı Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan’ın anlamlı paylaşımında netlikle ifade etmişi olduğu gibi; son an geldiğinde bile ne süngüsünü, ne bayrağını elinden bırakmayan, Atamızın yılmaz askeri, olduğunun en büyük göstergesidir. Bundan da ders almak gerekmektedir.
Dersimin ödevlerini, kıymetli Alev Hocam bana yeniden hatırlatarak, hediye etti. Muhteşem ve son derece titiz bir çalışma ile hazırlanan 6 Ay’dan (Samsun’dan önce bilinmeyen) sonra yayınlamış olduğu eseri, bu kez benimle, 19 AY. Samsun’dan sonra ki en zor 19 AY-ALEV COŞKUN.
Seymenbaşı, Halil Efe’nin torunu, ORHAN KARAVELİ.
Bizim büyüğümüz, kılavuzumuz, örnek insanlarımızdan.
Mumun hiç sönmeyecek.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.