Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
CEMAL REŞİT REY’in geçmiş zamanlardan, bu zamanlara ulaştırmak istediklerine, hep böyle istisna, müstesna ve özel konserler olduğunda daha da iyi anlarım.
Piyano: Kaan Bıyıklıoğlu, Kontrbas: Enver Muhammedi, Saksafon: Batu Şallıel ve Davul: Burak Cihangirli ile birlikte, Gülşah Erol Quintet Feat ve NPM yani Nils Petter Molver.
Altmış üç yaşındaki, Norveçli Jazz sanatçısı, CRR konser salonunda belki de 2024’ün en güzel anını sanatseverler ile buluşturuyor.
İşin içine magazin alacağım mecburen; yeni ay 22 2, 24 2, Dolunay, görülmemiş zaman derken; AN içinde anı yakalayabilmek ve “değer” bildiklerini, aynı AN da koruyabilmek çok kıymetli.
Kıymeti kendinden vakıf olduğuklarından çünkü. Özel bir zaman, özel insanlar ve elbette vazgeçilmezimiz, Müzik!
1300 Oslo, Masqualero, Jazzpunkensemblet müzik grupları ve kendi olarak, NPM, karşımızda.
Trumpet ve o büyü. İlk büyüyü hissettiğim anı anımsıyorum, CRR koridorlarında yerimize doğru giderken.
Yine sinema ve “İnsanlar Yaşadıkça(1953)” aklımda.
Montgomery Clift’in, o narin aktarımı ile enfes film seçkisi, beni ben yapan değerlerime ta o yıllarda nakşedilmişti.
Çocukluk zamanları, insan hayatında çok önemli alanlar açar ve siz büyüdükçe, kendiniz oldukça başka portallar açarsınız. Bunu da ya siz, ya size en yakın olanlar sağlar. Bunlar mevcut ise bir kere ne kadar şanslı olduğunuzu unutmamak gerek. İşin büyüsü, tam da burada.
Oldum olası hayran olduğum bu kuzey insanlarının huzur veren yanları, insan olabilme yolculuğumuza dünyaya kattıkları, tartışılmaz. Bir kere son derece yalınlar.
Huzur ilk orada başlıyor ve kısım kısım ilerliyor, kendilerinden bir başkalarına, yani böylelikle yaptıkları iş her ne olursa olsun, büyülüyor. Size de o büyüyü sadece yaşamak kalıyor.
Dinlerken gözlerimden süzülen tuzlu sular sadece ruhumun bir tepkisi ama tamamen keyiften. Müziğin doğru yapılıp, doğru kişiler tarafından ustaca sunumu, ne güzel işliyor; aklımıza, ruhumuza, bedenimize.
Geçtiğimiz yıl İş Sanat’da müzikseverler ile bir araya gelen ve aynı zamanda besteci ve yapımcı olan sanatçı; CRR’de belki de o hep önem verdiği “doğaçlama” üzerinden gidiyor. Konservatuar elbette önemlidir ama peki, iyi müzik insanı olmak için yeterli midir? Bu elbette tartışılır. Tabii ne olursa olsun öncelikli olan da insan yapısı yani karakteri. Kendisi de zaten sadece bir yıl gittiği konservatuar sonrası hep serbest çalışan usta, ne kadar da mütevazı. Sadece işini, yoğun iş arasında kısa bir mola vermişte balkona hava almaya çıkmış gibi. Onun, müziğin tüm enstrümanlarını, kendisini orkestra şefi olarak kullanır gibi olmasına belki de bağlayabilirim. Çünkü doğal olanın, her zaman makbul olduğu düşüncesindeyim.
Geçtiğimiz Kasım ayında, Certainty of Tides, adlı albümünü çıkaran ve bu yıl “Be Quiet” adlı proje kapsamında, bütün dünyayı gezip belirli müzisyenlerle bir şarkı yapma hayali olan, sanatçının bize sunduğu eşsiz gecede kendisine ait eserler kadar Gülşah Erol’nda eserleri sanatseverler ile buluştu.
Ve elbette ülkemizde ve Avrupa’da, çeşitli müzik tarz gruplarına bağlı müzisyenlerle çalışmanın dışında; konser, albüm, beste, sinema, tiyatro, dans alanlarında da sanatını icra eden Gülşah Erol’un müzik kariyerinde usta sanatçı -Nils Petter Molver- ile sahne alması oldukça önemli. Çünkü böyle değerli insanlar, başarı yolunda zor bulunan ve bulunduğu zamanda kendisinden ileriye yönelik temel taşları taşları alıp tek tek döşemek gerekir. Bence ekip de, Nils Petter Molver’la, birlikte sahne almak konusunda son derece şanslılar.
Bir buçuk saate yakın sürede final Gülşah Erol’un peş peşe üç eseri ile tamamlandı. Bunu da oldukça anlamlı buluyorum.
AŞK, ATATÜRK ve ANKA KUŞU.
EMEL SEÇEN
Piyano: Kaan Bıyıklıoğlu, Kontrbas: Enver Muhammedi, Saksafon: Batu Şallıel ve Davul: Burak Cihangirli ile birlikte, Gülşah Erol Quintet Feat ve NPM yani Nils Petter Molver.
Altmış üç yaşındaki, Norveçli Jazz sanatçısı, CRR konser salonunda belki de 2024’ün en güzel anını sanatseverler ile buluşturuyor.
İşin içine magazin alacağım mecburen; yeni ay 22 2, 24 2, Dolunay, görülmemiş zaman derken; AN içinde anı yakalayabilmek ve “değer” bildiklerini, aynı AN da koruyabilmek çok kıymetli.
Kıymeti kendinden vakıf olduğuklarından çünkü. Özel bir zaman, özel insanlar ve elbette vazgeçilmezimiz, Müzik!
1300 Oslo, Masqualero, Jazzpunkensemblet müzik grupları ve kendi olarak, NPM, karşımızda.
Trumpet ve o büyü. İlk büyüyü hissettiğim anı anımsıyorum, CRR koridorlarında yerimize doğru giderken.
Yine sinema ve “İnsanlar Yaşadıkça(1953)” aklımda.
Montgomery Clift’in, o narin aktarımı ile enfes film seçkisi, beni ben yapan değerlerime ta o yıllarda nakşedilmişti.
Çocukluk zamanları, insan hayatında çok önemli alanlar açar ve siz büyüdükçe, kendiniz oldukça başka portallar açarsınız. Bunu da ya siz, ya size en yakın olanlar sağlar. Bunlar mevcut ise bir kere ne kadar şanslı olduğunuzu unutmamak gerek. İşin büyüsü, tam da burada.
Oldum olası hayran olduğum bu kuzey insanlarının huzur veren yanları, insan olabilme yolculuğumuza dünyaya kattıkları, tartışılmaz. Bir kere son derece yalınlar.
Huzur ilk orada başlıyor ve kısım kısım ilerliyor, kendilerinden bir başkalarına, yani böylelikle yaptıkları iş her ne olursa olsun, büyülüyor. Size de o büyüyü sadece yaşamak kalıyor.
Dinlerken gözlerimden süzülen tuzlu sular sadece ruhumun bir tepkisi ama tamamen keyiften. Müziğin doğru yapılıp, doğru kişiler tarafından ustaca sunumu, ne güzel işliyor; aklımıza, ruhumuza, bedenimize.
Geçtiğimiz yıl İş Sanat’da müzikseverler ile bir araya gelen ve aynı zamanda besteci ve yapımcı olan sanatçı; CRR’de belki de o hep önem verdiği “doğaçlama” üzerinden gidiyor. Konservatuar elbette önemlidir ama peki, iyi müzik insanı olmak için yeterli midir? Bu elbette tartışılır. Tabii ne olursa olsun öncelikli olan da insan yapısı yani karakteri. Kendisi de zaten sadece bir yıl gittiği konservatuar sonrası hep serbest çalışan usta, ne kadar da mütevazı. Sadece işini, yoğun iş arasında kısa bir mola vermişte balkona hava almaya çıkmış gibi. Onun, müziğin tüm enstrümanlarını, kendisini orkestra şefi olarak kullanır gibi olmasına belki de bağlayabilirim. Çünkü doğal olanın, her zaman makbul olduğu düşüncesindeyim.
Geçtiğimiz Kasım ayında, Certainty of Tides, adlı albümünü çıkaran ve bu yıl “Be Quiet” adlı proje kapsamında, bütün dünyayı gezip belirli müzisyenlerle bir şarkı yapma hayali olan, sanatçının bize sunduğu eşsiz gecede kendisine ait eserler kadar Gülşah Erol’nda eserleri sanatseverler ile buluştu.
Ve elbette ülkemizde ve Avrupa’da, çeşitli müzik tarz gruplarına bağlı müzisyenlerle çalışmanın dışında; konser, albüm, beste, sinema, tiyatro, dans alanlarında da sanatını icra eden Gülşah Erol’un müzik kariyerinde usta sanatçı -Nils Petter Molver- ile sahne alması oldukça önemli. Çünkü böyle değerli insanlar, başarı yolunda zor bulunan ve bulunduğu zamanda kendisinden ileriye yönelik temel taşları taşları alıp tek tek döşemek gerekir. Bence ekip de, Nils Petter Molver’la, birlikte sahne almak konusunda son derece şanslılar.
Bir buçuk saate yakın sürede final Gülşah Erol’un peş peşe üç eseri ile tamamlandı. Bunu da oldukça anlamlı buluyorum.
AŞK, ATATÜRK ve ANKA KUŞU.
EMEL SEÇEN
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.