Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Hadi hep beraber son 1 ayda yaşadıklarımızı başka bir açıdan şöyle bir hatırlayalım. Elbette bir ay çok uzun bir süre ve benim de bunları aklımda tutacak bir performans göstermem mümkün değil. O sebeple konu ile ilgili her türlü desteğe açığım.
Ama zaten başka bir açıdan diyerek konuyu oldukça daralttım. Şimdi de adını koyalım sadece ülkemizde yaşanan şiddet olaylarını hatırlamayı deneyelim. Bir ay da aslında çok uzun oldu sanki, Sanırım süreyi daraltırsak daha kolay ulaşırız sonuçlara.
Ama meselemiz rakamlar değil. Öyle olsa, belki de diktatör olarak tanımlandığı için kimsenin Stalin’e atfedilmesine pek de itiraz etmediği 1 ölüm trajedidir 1 milyon ölüm istatistik sözünü haklı çıkarma riskini de göze alıyoruz demek olur bu. Yeri gelmişken belirtelim, sözü söyleyenle ilgili en güçlü ihtimal bir Fransız diplomat tarafından söylendiğine dairdir. Her ne ise bir bakış açısını anlatmak açısından son derece önemli bir sözdür.
Yani meseleyi rakamlara indirgemek gibi bir bakış açısı şiddeti ve o şiddetin mağdurlarını istatistik biliminin konusu haline getirir.
Yine de rakamların bir anlama yöntemi olduğu gerçeği de tartışılmaz. O nedenle başlangıçta son bir ay diyerek bir kısıtlı zaman dilimi belirleme önerisinde bulunmuştum ama düşününce o bir ay bile çok uzun bir süre.
Mesela 2 gün üst üste yaşanan sokağa çıkıp rast gele insanları bıçaklayan gençlerin haberlerini izledik. O olayların faili olarak bilgisayar oyunlarını işaretledik sorun çözüldü.
Karısını sokak ortasında infaz eden adam videosu izledik ardından. Münferit bir olay olması muhtemeldi pek üzerinde durmadık. Kadın öldü infaz eden koca o silahı nereden budu ve neden aklına başka bir çözüm gelmedi acaba diye bir süre düşündük tabi ama çok da düşünecek zaman olmadı yine.
Mesela bir ilçede silahları ile hasımlarını bekleyip pusu kuranların açtıkları çapraz ateşe rağmen içlerinden birinin hasımları tarafından öldürüldüğünü izledik.
Mesela bir başka haberde park meselesi yüzünden bir baba ve oğlunun öldürüldüğü haberini okuduk. Ya da bir kişinin yengesini 24 yerinden bıçakladığı haberini.
En son aklımda kalanlar hamile karısını sokak ortasında döven adamı yan masada oturarak seyretmeyi tercih edenler oldu örneğin. Bir de bir grup öğrencinin kızlı erkekli bir şekilde boş bir alanda bir başka öğrenciyi döverken sergiledikleri memnuniyet halleri.
Şiddet bir çözüm yolu haline ne zaman dönüşür toplumlarda gerçekten ciddi bir uzmanlık konusudur. Her birini ayrı bir sebebe dayandırmak da mümkündür. Ama en temel ortak sebep kendi hukukunu tesis etme zorunluluğu hissetmek diye tanımlanabilir.
Meselenin hukuk, eğitim sosyoloji gibi bir çok alandan incelenmesi gerekiyor elbette ama son zamanlarda kazandığı ivme açısından bakıldığında ekonominin ve göç politikalarının genel bir sebep olarak incelenmesi de kesinlikle zarurettir.
Bir bilim insanı olmadığımdan nedenlerinin ayrıntıları üzerine ahkam kesemem elbette. Ama bilim insanlarımızın da saha çalışması yaparak konuyu baştan inceleyecek bir zamanları yok görünüyor. Mecburen daha önce yapılan çalışmalar ışığında bazı öneriler getirecekler ve o önerilerin dikkate alınmasını bekleyecekler. Eğer bu ütopik beklenti yerine gelirse de ondan sonra diğer ütopik beklentiye geçerek yeni saha çalışmaları yapılacak. Sonra da bunlar hayata geçecek ki bu şekilde yaşanan sıkıntılarımızın bir daha olmamasına yönelik tedbirler alınabilsin. Yazının sonunu okurken sizde de en azından saçmaladığım hissi oluştu mu. Ne yazık ki bende oluştu saçmaladığımın farkındayım zaten başından beri. Sanki memleketin başka sorunu yokmuş gibi değil mi? Tama kabul memleketin eğitim, ekonomi, falan gibi çok daha önemli sorunları var ve benim bahsettiklerim sadece sonuçlar. Hepsini kabul ediyorum da ben kabul edince mesele çözülüyor mu yoksa siyasi irade sahiplerinin biraz daha asıl işleri ile mi ilgilenmesi gerekiyor acaba.
Neyse insan bazı şeyleri hatırlayamamaktan mutlu da olurmuş demek ki bu şeklide de onu öğrendim en azından
Ama zaten başka bir açıdan diyerek konuyu oldukça daralttım. Şimdi de adını koyalım sadece ülkemizde yaşanan şiddet olaylarını hatırlamayı deneyelim. Bir ay da aslında çok uzun oldu sanki, Sanırım süreyi daraltırsak daha kolay ulaşırız sonuçlara.
Ama meselemiz rakamlar değil. Öyle olsa, belki de diktatör olarak tanımlandığı için kimsenin Stalin’e atfedilmesine pek de itiraz etmediği 1 ölüm trajedidir 1 milyon ölüm istatistik sözünü haklı çıkarma riskini de göze alıyoruz demek olur bu. Yeri gelmişken belirtelim, sözü söyleyenle ilgili en güçlü ihtimal bir Fransız diplomat tarafından söylendiğine dairdir. Her ne ise bir bakış açısını anlatmak açısından son derece önemli bir sözdür.
Yani meseleyi rakamlara indirgemek gibi bir bakış açısı şiddeti ve o şiddetin mağdurlarını istatistik biliminin konusu haline getirir.
Yine de rakamların bir anlama yöntemi olduğu gerçeği de tartışılmaz. O nedenle başlangıçta son bir ay diyerek bir kısıtlı zaman dilimi belirleme önerisinde bulunmuştum ama düşününce o bir ay bile çok uzun bir süre.
Mesela 2 gün üst üste yaşanan sokağa çıkıp rast gele insanları bıçaklayan gençlerin haberlerini izledik. O olayların faili olarak bilgisayar oyunlarını işaretledik sorun çözüldü.
Karısını sokak ortasında infaz eden adam videosu izledik ardından. Münferit bir olay olması muhtemeldi pek üzerinde durmadık. Kadın öldü infaz eden koca o silahı nereden budu ve neden aklına başka bir çözüm gelmedi acaba diye bir süre düşündük tabi ama çok da düşünecek zaman olmadı yine.
Mesela bir ilçede silahları ile hasımlarını bekleyip pusu kuranların açtıkları çapraz ateşe rağmen içlerinden birinin hasımları tarafından öldürüldüğünü izledik.
Mesela bir başka haberde park meselesi yüzünden bir baba ve oğlunun öldürüldüğü haberini okuduk. Ya da bir kişinin yengesini 24 yerinden bıçakladığı haberini.
En son aklımda kalanlar hamile karısını sokak ortasında döven adamı yan masada oturarak seyretmeyi tercih edenler oldu örneğin. Bir de bir grup öğrencinin kızlı erkekli bir şekilde boş bir alanda bir başka öğrenciyi döverken sergiledikleri memnuniyet halleri.
Şiddet bir çözüm yolu haline ne zaman dönüşür toplumlarda gerçekten ciddi bir uzmanlık konusudur. Her birini ayrı bir sebebe dayandırmak da mümkündür. Ama en temel ortak sebep kendi hukukunu tesis etme zorunluluğu hissetmek diye tanımlanabilir.
Meselenin hukuk, eğitim sosyoloji gibi bir çok alandan incelenmesi gerekiyor elbette ama son zamanlarda kazandığı ivme açısından bakıldığında ekonominin ve göç politikalarının genel bir sebep olarak incelenmesi de kesinlikle zarurettir.
Bir bilim insanı olmadığımdan nedenlerinin ayrıntıları üzerine ahkam kesemem elbette. Ama bilim insanlarımızın da saha çalışması yaparak konuyu baştan inceleyecek bir zamanları yok görünüyor. Mecburen daha önce yapılan çalışmalar ışığında bazı öneriler getirecekler ve o önerilerin dikkate alınmasını bekleyecekler. Eğer bu ütopik beklenti yerine gelirse de ondan sonra diğer ütopik beklentiye geçerek yeni saha çalışmaları yapılacak. Sonra da bunlar hayata geçecek ki bu şekilde yaşanan sıkıntılarımızın bir daha olmamasına yönelik tedbirler alınabilsin. Yazının sonunu okurken sizde de en azından saçmaladığım hissi oluştu mu. Ne yazık ki bende oluştu saçmaladığımın farkındayım zaten başından beri. Sanki memleketin başka sorunu yokmuş gibi değil mi? Tama kabul memleketin eğitim, ekonomi, falan gibi çok daha önemli sorunları var ve benim bahsettiklerim sadece sonuçlar. Hepsini kabul ediyorum da ben kabul edince mesele çözülüyor mu yoksa siyasi irade sahiplerinin biraz daha asıl işleri ile mi ilgilenmesi gerekiyor acaba.
Neyse insan bazı şeyleri hatırlayamamaktan mutlu da olurmuş demek ki bu şeklide de onu öğrendim en azından
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.