Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Bilmeyenleriniz için anlatayım. Başlıkta yazdığım şiraze sözcüğünün anlamı şu: Ciltçilikte kitap sayfalarını diplerinin ucundan birbirine bağlayan ve onları düzgün tutmaya yarayan ince bez şerit.
Bu yapışkan bez şeritten, zaman içinde kayan sayfalar haliyle kitabın darmadağınık hale gelmesine yol açar.
Bizde, şirazeden çıkmak, deyimi düzenini yitirmek, artık düzelemez olmak, kişinin akıl dengesini yitirmesi gibi hallerde kullanılır.
Geçenlerde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin Rize il teşkilatı toplantısında bir konuşma yaptı. Kürsüde prompter denilen, konuşmacının konuşma metninin yazılı olduğu şeffaf ekran olmadığı için salondakilere irticalen hitap etti ve müthiş bir diplomasi dehası sergiledi.
İsrail’in Filistin’e düzenlediği saldırılarla ilgili olarak,”Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok,” dedi. Salonda şak şak, alkış tufanı koptu.
Sonrasında neler mi oldu? İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz sosyal medya hesabından İbranice, İngilizce ve Türkçe bir paylaşım yaparak, “Erdoğan tüm özgür dünyanın duruşuna karşı sadece Hamas katillerine ve tecavüzcülerine destek vererek Türkiye’yi bir diktatörlüğe dönüştürüyor,” diye yazdı.
Yetmedi, bunun ertesinde yeni İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılan Gazze Filistin’in kanlı terör örgütü Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniyye, Tahran’da İran Devrim Muhafızları’nın misafirhanesinde kaldığı odada nokta atışıyla öldürüldü. Gerçi İsrail cinayeti üstlenmedi, ancak dünya alem bu işin İsrail’in marifeti olduğunu anladı.
Bizimkiler hemen Türkiye’de ulusal yas ilan etti. Ülkede ve bütün dış temsilciliklerde, İsrail’de bile, bayraklar yarıya indirildi. Camilerden selalar verildi. Böylece bir terör örgütüyle nasıl içli dışlı olduğumuzu, bunun liderlerinden birinin öldürülmesinin bizi nasıl kederlendirdiğini dünya aleme ilan etmiş olduk.
Bitmedi, bizim Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanı (kimileri kendisine Propaganda Bakanı diyor) Fahrettin Altun sosyal medya ağı Instagram üstünden İsmail Haniyye için başsağlığı mesajı yayınlamak isteyince Instagram bunu kabul etmedi. Doğaldır. Bütün dünya Haniyye’yi terör örgütü lideri biliyor. Bunun üstüne sayın iktidarımız Türkiye’de Instagram’ı yasakladı. Haniyye yüzünden, Instagram üstünden ticaret yapan küçük işletmeciler bir hayli zarar etti. Türkiye bir kez daha dünyanın gözü önünde sansürcü ülke konumuna düşürüldü.
Öte yandan, Azerbaycan Yönetimi de Erdoğan’ın “Karabağ’a girdik” sözlerinden fena halde alınmış olmalı ki Savunma Bakanlığı aracılığıyla şu açıklamada bulundu:
“Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği için yapılan savaşlara başka hiçbir devletin silahlı kuvvetler personeli katılmadı. Kırk dört gün süren vatan savaşı sırasında Türkiye ve Pakistan Azerbaycan’a siyasi destek sağladı. Aliyev (Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev) konuşmalarında Türkiye ve Pakistan liderlerine siyasi desteklerinden dolayı şükranlarını defalarca dile getirdi.”
UYUŞTURUCU,KAT VE SİLAH TİCARETİ
Erdoğan gerçek bir diplomasi dahisi. Geçenlerde TBMM’de Güneydoğu Afrika ülkesi Somali’ye iki yıllığına TSK personeli gönderilmesini öngören tezkere kabul edildi. Tezkereye CHP İstanbul milletvekili, emekli büyükelçi Namık Tan sert bir eleştiri yöneltti. Ben de, hele de bu kötü ekonomik durumda durup dururken acaba Afrika’nın en berbat ülkelerinden Somali’ye neden asker gönderiliyor, diye merak ettim.
Biraz araştırınca karşıma şöyle bir tablo çıktı:
Meğer Somali Yönetimi’yle anlaşmalı olarak başkent Mogadişu’nun limanının işletmesi 14 yıllığına Erdoğan ailesine çok yakın olan Albayrak Grubu’na verilmiş. Mogadişu Havaalanı işletmesini de gene Erdoğanlar’a yakınlığıyla bilinen Favori LCC adlı grup kazanmış. Somali’nin coğrafi konumu nedeniyle gerek Mogadişu limanı ve gerekse de havaalanı uyuşturucu ve silah kaçakçılığının yapıldığı önemli noktalarmış. Coğrafi olarak Somali’nin tam karşısında yer alan Yemen de bu işin içine giriyormuş. Nasıl mı?
Efendim, Yemen’de “kat” adı verilen bir bitki yetişiyor. Bu bitki bodur, yapraklarını dökmeyen bir ağaç. Bunun yaprakları hem uyuşturucu hem uyarıcı etkisi yapıyor. Yemen halkı, kuşluk vakti (saat 11.00-12.00 arası) kat denilen bu bitkinin satıldığı pazara gidiyor; balyalar halinde kat alıyor ve filizlerini ayıkladıktan sonra öğle yemeğinin ardından çiğnemeye başlıyor. Yemen’de bizzat gördüğüm için söylüyorum. Kat çiğneyen kişi önce uyuşuyor; akşama doğru ise hiperaktif kesiliyor. Yemen’den Somali’ye gönderilen “kat” Mogadişu’dan dünya pazarlarına dağıtılıyor. Özetle, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları Mogadişu’dan yapılan, kat dahil bu kara ticaretin güvenliğini sağlamakla yükümlü olacağa benzer.
Burada bir not düşmekte yarar var. Albayrak Grubu Batı Afrika ülkelerinden Gine’nin başkenti Conakry’nin liman işletmesini 25 yıllığına üstlenmişti. İki yıl önce askeri bir darbeyle devrilen Gine’nin eski diktatörü Alpha Conde’nin Conakry limanının işletmesini Albayrak Grubu’na vermesi ülkede ciddi protestolara yol açmıştı. Conakry’den de silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapıldığı yolunda pek çok haber yayımlandı.
BALYOZCU ORGENERAL GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI’NA ADAY
Hazır askerden söz etmişken son YAŞ (Yüksek Askeri Şura) toplantısında alınan bir karar dikkatimi çekti; Korgeneral Levent Ergün Orgeneralliğe terfi ettirildi. Kendisine geleceğin Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı gözüyle bakılıyor. Levent Ergün kim mi? 2013’te Balyoz davasından 13 yıl hapse mahkum edilmiş ve Hasdal Cezaevi’ne gönderilmişti. Her nasılsa 2014’te yeniden yargılandı ve bu sefer beraat ettirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) geri döndü. Bitmedi, gazete haberlerine göre 15 Temmuz darbe girişiminde Tunceli Sıkıyönetim Komutanı olarak yer almış, ama hakkında hiç bir soruşturma açılmamış. Tuhaf değil mi?
Gerek konuşmalar gerek kullanılan diplomasi dışı garip ötesi kahvehane dili gerekse de uygulanan çetevari sistem ve kotarılan marifetler şirazeden çıkıldığının açık bir göstergesi.
Bundan 21 küsur yıl önce AKP, Milli Görüş gömleğini sırtımızdan çıkardık, söylemiyle iktidara geldiğinde bizim kimi solcu arkadaşlarımız ve kendilerine liberal düşünür (düşünmek için beyin lazım) diyen takım sevinç içinde alkış tutmuştu. Rahmetli İlhan Selçuk yönetimindeki Cumhuriyet gazetesinin manşetinden “Tehlikenin Farkında mısınız” sorusunu sorduğumuzda alay konusu olmuştuk. Eh, şimdi “Tehlikeyi Fark Ettiniz ve O Dehşetli Tehlike İçinde Yaşıyorsunuz.” Meheldir. Mercimek kadar bile olmayan beyinlerinizle 85 milyonluk bir milleti batağa sürüklediniz. Hepinize hayırlı olsun!
Bu yapışkan bez şeritten, zaman içinde kayan sayfalar haliyle kitabın darmadağınık hale gelmesine yol açar.
Bizde, şirazeden çıkmak, deyimi düzenini yitirmek, artık düzelemez olmak, kişinin akıl dengesini yitirmesi gibi hallerde kullanılır.
Geçenlerde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin Rize il teşkilatı toplantısında bir konuşma yaptı. Kürsüde prompter denilen, konuşmacının konuşma metninin yazılı olduğu şeffaf ekran olmadığı için salondakilere irticalen hitap etti ve müthiş bir diplomasi dehası sergiledi.
İsrail’in Filistin’e düzenlediği saldırılarla ilgili olarak,”Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok,” dedi. Salonda şak şak, alkış tufanı koptu.
Sonrasında neler mi oldu? İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz sosyal medya hesabından İbranice, İngilizce ve Türkçe bir paylaşım yaparak, “Erdoğan tüm özgür dünyanın duruşuna karşı sadece Hamas katillerine ve tecavüzcülerine destek vererek Türkiye’yi bir diktatörlüğe dönüştürüyor,” diye yazdı.
Yetmedi, bunun ertesinde yeni İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılan Gazze Filistin’in kanlı terör örgütü Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniyye, Tahran’da İran Devrim Muhafızları’nın misafirhanesinde kaldığı odada nokta atışıyla öldürüldü. Gerçi İsrail cinayeti üstlenmedi, ancak dünya alem bu işin İsrail’in marifeti olduğunu anladı.
Bizimkiler hemen Türkiye’de ulusal yas ilan etti. Ülkede ve bütün dış temsilciliklerde, İsrail’de bile, bayraklar yarıya indirildi. Camilerden selalar verildi. Böylece bir terör örgütüyle nasıl içli dışlı olduğumuzu, bunun liderlerinden birinin öldürülmesinin bizi nasıl kederlendirdiğini dünya aleme ilan etmiş olduk.
Bitmedi, bizim Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanı (kimileri kendisine Propaganda Bakanı diyor) Fahrettin Altun sosyal medya ağı Instagram üstünden İsmail Haniyye için başsağlığı mesajı yayınlamak isteyince Instagram bunu kabul etmedi. Doğaldır. Bütün dünya Haniyye’yi terör örgütü lideri biliyor. Bunun üstüne sayın iktidarımız Türkiye’de Instagram’ı yasakladı. Haniyye yüzünden, Instagram üstünden ticaret yapan küçük işletmeciler bir hayli zarar etti. Türkiye bir kez daha dünyanın gözü önünde sansürcü ülke konumuna düşürüldü.
Öte yandan, Azerbaycan Yönetimi de Erdoğan’ın “Karabağ’a girdik” sözlerinden fena halde alınmış olmalı ki Savunma Bakanlığı aracılığıyla şu açıklamada bulundu:
“Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği için yapılan savaşlara başka hiçbir devletin silahlı kuvvetler personeli katılmadı. Kırk dört gün süren vatan savaşı sırasında Türkiye ve Pakistan Azerbaycan’a siyasi destek sağladı. Aliyev (Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev) konuşmalarında Türkiye ve Pakistan liderlerine siyasi desteklerinden dolayı şükranlarını defalarca dile getirdi.”
UYUŞTURUCU,KAT VE SİLAH TİCARETİ
Erdoğan gerçek bir diplomasi dahisi. Geçenlerde TBMM’de Güneydoğu Afrika ülkesi Somali’ye iki yıllığına TSK personeli gönderilmesini öngören tezkere kabul edildi. Tezkereye CHP İstanbul milletvekili, emekli büyükelçi Namık Tan sert bir eleştiri yöneltti. Ben de, hele de bu kötü ekonomik durumda durup dururken acaba Afrika’nın en berbat ülkelerinden Somali’ye neden asker gönderiliyor, diye merak ettim.
Biraz araştırınca karşıma şöyle bir tablo çıktı:
Meğer Somali Yönetimi’yle anlaşmalı olarak başkent Mogadişu’nun limanının işletmesi 14 yıllığına Erdoğan ailesine çok yakın olan Albayrak Grubu’na verilmiş. Mogadişu Havaalanı işletmesini de gene Erdoğanlar’a yakınlığıyla bilinen Favori LCC adlı grup kazanmış. Somali’nin coğrafi konumu nedeniyle gerek Mogadişu limanı ve gerekse de havaalanı uyuşturucu ve silah kaçakçılığının yapıldığı önemli noktalarmış. Coğrafi olarak Somali’nin tam karşısında yer alan Yemen de bu işin içine giriyormuş. Nasıl mı?
Efendim, Yemen’de “kat” adı verilen bir bitki yetişiyor. Bu bitki bodur, yapraklarını dökmeyen bir ağaç. Bunun yaprakları hem uyuşturucu hem uyarıcı etkisi yapıyor. Yemen halkı, kuşluk vakti (saat 11.00-12.00 arası) kat denilen bu bitkinin satıldığı pazara gidiyor; balyalar halinde kat alıyor ve filizlerini ayıkladıktan sonra öğle yemeğinin ardından çiğnemeye başlıyor. Yemen’de bizzat gördüğüm için söylüyorum. Kat çiğneyen kişi önce uyuşuyor; akşama doğru ise hiperaktif kesiliyor. Yemen’den Somali’ye gönderilen “kat” Mogadişu’dan dünya pazarlarına dağıtılıyor. Özetle, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları Mogadişu’dan yapılan, kat dahil bu kara ticaretin güvenliğini sağlamakla yükümlü olacağa benzer.
Burada bir not düşmekte yarar var. Albayrak Grubu Batı Afrika ülkelerinden Gine’nin başkenti Conakry’nin liman işletmesini 25 yıllığına üstlenmişti. İki yıl önce askeri bir darbeyle devrilen Gine’nin eski diktatörü Alpha Conde’nin Conakry limanının işletmesini Albayrak Grubu’na vermesi ülkede ciddi protestolara yol açmıştı. Conakry’den de silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapıldığı yolunda pek çok haber yayımlandı.
BALYOZCU ORGENERAL GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI’NA ADAY
Hazır askerden söz etmişken son YAŞ (Yüksek Askeri Şura) toplantısında alınan bir karar dikkatimi çekti; Korgeneral Levent Ergün Orgeneralliğe terfi ettirildi. Kendisine geleceğin Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı gözüyle bakılıyor. Levent Ergün kim mi? 2013’te Balyoz davasından 13 yıl hapse mahkum edilmiş ve Hasdal Cezaevi’ne gönderilmişti. Her nasılsa 2014’te yeniden yargılandı ve bu sefer beraat ettirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) geri döndü. Bitmedi, gazete haberlerine göre 15 Temmuz darbe girişiminde Tunceli Sıkıyönetim Komutanı olarak yer almış, ama hakkında hiç bir soruşturma açılmamış. Tuhaf değil mi?
Gerek konuşmalar gerek kullanılan diplomasi dışı garip ötesi kahvehane dili gerekse de uygulanan çetevari sistem ve kotarılan marifetler şirazeden çıkıldığının açık bir göstergesi.
Bundan 21 küsur yıl önce AKP, Milli Görüş gömleğini sırtımızdan çıkardık, söylemiyle iktidara geldiğinde bizim kimi solcu arkadaşlarımız ve kendilerine liberal düşünür (düşünmek için beyin lazım) diyen takım sevinç içinde alkış tutmuştu. Rahmetli İlhan Selçuk yönetimindeki Cumhuriyet gazetesinin manşetinden “Tehlikenin Farkında mısınız” sorusunu sorduğumuzda alay konusu olmuştuk. Eh, şimdi “Tehlikeyi Fark Ettiniz ve O Dehşetli Tehlike İçinde Yaşıyorsunuz.” Meheldir. Mercimek kadar bile olmayan beyinlerinizle 85 milyonluk bir milleti batağa sürüklediniz. Hepinize hayırlı olsun!
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.