Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Bir gün internette dolaşırken şu bilgiye rastlamış ve derin bir üzüntüye gark olmuştum. Okuduğum bilgi şöyleydi:
“Hayırsızada köpek katliamı:
İstanbul'da sokak köpeklerinin sayısının aşırı artışı üzerine o dönemin belediye başkanı Suphi Bey, 1910 yılında kentteki köpekleri toplama kararı aldı. 80 bin kadar köpek Hayırsızada'ya taşındı. Bir kayalıktan ibaret olan adada su da yoktu. Köpekler burada açlığa ve susuzluğa terk edildi.”
Okuyunca bu feci olayı yaratanlara, sebep olanlara lânet etmiştim. Bu vahşetin vuku bulduğu yıllarda yaşayan kuşağa mensup olmadığım için şükretmiştim.
Başıboş, saldırgan tabiatlı köpeklerin insanın sağlığı, yaşama hakkı, güvenliği bakımından arzettiği tehdit ve tehlikenin farkındayım.
Elbette başıboş sahipsiz köpekler için bazı tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirlerin genel olarak sokak köpeklerinin kısırlaştırılması, barınağa alınması, sahiplendirilmeye çalışılması, belirli bir süre içinde sahip edinemeyenlerin, hastalık taşımayanların, saldırgan davranışı bulunmayanların, kısırlaştırma ameliyatı için nereden alındılarsa o yere bırakılmalarıyla sınırlı tutulabileceğini düşünmüştüm.
Oysa bugün (17 Temmuz) TBMM’nin ilgili Komisyonu’nda görüşülmeye başlayan Kanun teklifinin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda 17 maddelik değişiklik öngördüğünü; yapılan değişikliklerle sahipsiz hayvan kavramı çerçevesine sadece köpeklerin değil, kedilerin ve diğerlerinin de dahil edilmiş olduğunu internette yer alan bilgilerden öğrendim. Okuduklarıma göre, teklif kanunlaştığı takdirde, mahallî idareler, tüm sahipsiz hayvanlara (köpek, kedi ve diğerleri) “kamu güvenliğine aykırı, anatomisi bozuk hayvan” gibi belirli bir tarifi olmayan ve her türlü yoruma ve değerlendirmeye açık bir ifadeye “kanun hükmüdür” diyerek tüm sahipsiz hayvanlara “ötanazi” uygulatacaklardır. Türkçe ifadeyle öldürteceklerdir.
Sonunda bu iş, köpekleri ve kedileri sevmeyenlerin pek de az olmadığı ülkemizde sahipsiz kedi ve köpeklerin ve diğer sahipsiz hayvanların toplu katline varacaktır.
Nerede kaldı TBMM’nin duvarlarında da yankılanan “Yaratılanı Severiz, Yaratandan Ötürü” sözleri!?
Yüzlerce can alan, Devlet’imizi yıkmaya, Vatan’ımızı bölmeye çalışan teröristlerin, insanları acımasızca katleden canilerin bile istifade ettiği şekilde idam cezasını çağdaş evrensel normlara uyma arzusuyla Türk Hukuk sisteminden kaldırmış bulunan Yüce TBMM’den, hazırlanmış olan Kanun Taslağındaki âdeta sokak hayvanları için bir ölüm fermanı mahiyeti taşıyan bir Kanun çıkmayacağına inanmak istiyorum.
Türkiye’de hiçbir Belediye Başkanı’nın da 1910 yılında İstanbul Belediye Başkanı olan Suphi Bey gibi isminin sokak hayvanlarının katliamı olayı ile özdeşlemesini arzu etmeyeceğini düşünüyorum.
Ötanazi işlemi hayırhah bir amaca yöneliktir denebilir. Ötanazi, bu işlemin Kanun ile kabul edilmiş olduğu ülkelerde acı çeken, yaşamasından da tıbben ümit kesilmiş olan bir hastaya daha fazla acı, ıstırap çekmemesi için hekimler kurulu kararıyla uygulanır.
Oysa, medyada yer alan bilgilere göre, TBMM’deki Kanun tasarısında belirli bir zaman içinde sahiplenilemeyen sokak hayvanlarına “ötanazi” yapılacaktır.
Tasarı olduğu şekilde kanunlaşırsa hepsi de Bodrum’da oturduğumuz evin civarındaki sokak kedilerinden doğma Bal, Şeker, Badem, Petek ve Nokta isimli kedi çocuklarımın yüzüne bakmakta zorlanacağım.
“Hayırsızada köpek katliamı:
İstanbul'da sokak köpeklerinin sayısının aşırı artışı üzerine o dönemin belediye başkanı Suphi Bey, 1910 yılında kentteki köpekleri toplama kararı aldı. 80 bin kadar köpek Hayırsızada'ya taşındı. Bir kayalıktan ibaret olan adada su da yoktu. Köpekler burada açlığa ve susuzluğa terk edildi.”
Okuyunca bu feci olayı yaratanlara, sebep olanlara lânet etmiştim. Bu vahşetin vuku bulduğu yıllarda yaşayan kuşağa mensup olmadığım için şükretmiştim.
Başıboş, saldırgan tabiatlı köpeklerin insanın sağlığı, yaşama hakkı, güvenliği bakımından arzettiği tehdit ve tehlikenin farkındayım.
Elbette başıboş sahipsiz köpekler için bazı tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirlerin genel olarak sokak köpeklerinin kısırlaştırılması, barınağa alınması, sahiplendirilmeye çalışılması, belirli bir süre içinde sahip edinemeyenlerin, hastalık taşımayanların, saldırgan davranışı bulunmayanların, kısırlaştırma ameliyatı için nereden alındılarsa o yere bırakılmalarıyla sınırlı tutulabileceğini düşünmüştüm.
Oysa bugün (17 Temmuz) TBMM’nin ilgili Komisyonu’nda görüşülmeye başlayan Kanun teklifinin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda 17 maddelik değişiklik öngördüğünü; yapılan değişikliklerle sahipsiz hayvan kavramı çerçevesine sadece köpeklerin değil, kedilerin ve diğerlerinin de dahil edilmiş olduğunu internette yer alan bilgilerden öğrendim. Okuduklarıma göre, teklif kanunlaştığı takdirde, mahallî idareler, tüm sahipsiz hayvanlara (köpek, kedi ve diğerleri) “kamu güvenliğine aykırı, anatomisi bozuk hayvan” gibi belirli bir tarifi olmayan ve her türlü yoruma ve değerlendirmeye açık bir ifadeye “kanun hükmüdür” diyerek tüm sahipsiz hayvanlara “ötanazi” uygulatacaklardır. Türkçe ifadeyle öldürteceklerdir.
Sonunda bu iş, köpekleri ve kedileri sevmeyenlerin pek de az olmadığı ülkemizde sahipsiz kedi ve köpeklerin ve diğer sahipsiz hayvanların toplu katline varacaktır.
Nerede kaldı TBMM’nin duvarlarında da yankılanan “Yaratılanı Severiz, Yaratandan Ötürü” sözleri!?
Yüzlerce can alan, Devlet’imizi yıkmaya, Vatan’ımızı bölmeye çalışan teröristlerin, insanları acımasızca katleden canilerin bile istifade ettiği şekilde idam cezasını çağdaş evrensel normlara uyma arzusuyla Türk Hukuk sisteminden kaldırmış bulunan Yüce TBMM’den, hazırlanmış olan Kanun Taslağındaki âdeta sokak hayvanları için bir ölüm fermanı mahiyeti taşıyan bir Kanun çıkmayacağına inanmak istiyorum.
Türkiye’de hiçbir Belediye Başkanı’nın da 1910 yılında İstanbul Belediye Başkanı olan Suphi Bey gibi isminin sokak hayvanlarının katliamı olayı ile özdeşlemesini arzu etmeyeceğini düşünüyorum.
Ötanazi işlemi hayırhah bir amaca yöneliktir denebilir. Ötanazi, bu işlemin Kanun ile kabul edilmiş olduğu ülkelerde acı çeken, yaşamasından da tıbben ümit kesilmiş olan bir hastaya daha fazla acı, ıstırap çekmemesi için hekimler kurulu kararıyla uygulanır.
Oysa, medyada yer alan bilgilere göre, TBMM’deki Kanun tasarısında belirli bir zaman içinde sahiplenilemeyen sokak hayvanlarına “ötanazi” yapılacaktır.
Tasarı olduğu şekilde kanunlaşırsa hepsi de Bodrum’da oturduğumuz evin civarındaki sokak kedilerinden doğma Bal, Şeker, Badem, Petek ve Nokta isimli kedi çocuklarımın yüzüne bakmakta zorlanacağım.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.