
HİLAL ÖZTÜRK / Haber Merkezi - İsrail’in uluslararası sularda hukuk dışı askeri operasyonlarla alıkoyduğu Sumud Filosu’ndaki Türk aktivistler, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın re’sen başlattığı soruşturma kapsamında ifade verecek. Türkiye’deki soruşturma gibi aktivistlerin ülkelerinde de İsrail aleyhine toplu suç duyuruları ve tazminat davalarının açılması bekleniyor. Peki bu soruşturmalar nasıl yürüyecek, yargı sürecinde neler olacak?
Mavi Marmara saldırısında, ulusal ve uluslararası soruşturma ve dava süreçlerini yürüten Avukat Doç. Dr. Ramazan Arıtürk, bundan sonraki süreci Milliyet’e değerlendirdi:
DÖNÜM NOKTASI
“Küresel Sumud Filosu’na yapılan müdahale, Türkiye açısından yalnızca diplomatik değil, aynı zamanda uluslararası ceza hukuku bakımından da önemli bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu fiillerin Türk Ceza Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri uyarınca evrensel yetki kapsamında soruşturulabileceğini belirterek, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’, ‘ulaşım araçlarının alıkonulması’, ‘nitelikli yağma’, ‘mala zarar verme’ ve ‘eziyet’ suçları çerçevesinde resen soruşturma başlatmıştır.
ÜÇ DAYANAK
Başsavcılığın soruşturması, üç temel dayanağa oturmaktadır:
1-) Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS): Uluslararası sularda sivil gemilere yönelik silahlı müdahale, “deniz haydutluğu” ve “zor kullanma yasağı” ilkelerini ihlal etmektedir.
2-) Türk Ceza Kanunu’nun 12 ve 13. maddeleri: Türkiye, vatandaşlarına veya Türk bayrağı taşıyan gemilere karşı yurt dışında işlenen suçlarda milli yetkiyi; insanlığa karşı suçlarda ise evrensel yetkiyi haizdir.
3-) Ceza Muhakemesi Kanunu 15. Madde: Yetki kurallarına göre, Türkiye dışındaki suçlar bakımından soruşturma İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülebilir.”
SORUŞTURMA AŞAMALARI
Arıtürk, soruşturma sürecinin üç aşamada şekillenmesinin beklendiğini belirtti:
1-) Aktivistlerin beyanlarının alınması: Yenibosna Adli Tıp Kurumu’ndaki muayenelerin ardından 11 savcı tarafından yürütülecek ifade alma işlemleri, olayın ayrıntılarını ortaya koyacaktır. Bu beyanlar, saldırının komuta zinciri, müdahale biçimi ve kişisel mağduriyetlerin tespiti bakımından önemlidir.
2-) Delil toplama ve uluslararası iş birliği: Türkiye, olayın geçtiği deniz sahasına ilişkin uydu kayıtlarını, gemi iletişim verilerini ve video kanıtlarını talep edebilir. Ayrıca Birleşmiş Milletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve diğer devletlerle delil paylaşımı gündeme gelebilir.
3-) Sorumluların tespiti ve iddianame: Başsavcılık, İsrail ordusu ve hükümeti içinde görevli komuta kademesini sorumlu tutabilecek nitelikte bir iddianame hazırlayabilir. Bu, Türkiye’nin evrensel yargı yetkisini kullanarak gıyabi yargılama (in absentia) yoluna gitmesini mümkün kılacaktır.
‘BU SORUŞTURMA BİR TEST’
Avukat Ramazan Arıtürk, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı bu soruşturma, sadece bir ceza soruşturması değil, aynı zamanda uluslararası hukukta hesap verebilirlik ilkesinin test edilmesidir. Türkiye, hem kendi vatandaşlarını koruma hem de uluslararası insancıl hukukun ihlal edilmesini önleme sorumluluğu altında hareket etmektedir. Bu sürecin seyri, uluslararası toplumun denizlerdeki sivil yardım girişimlerine yaklaşımını ve devletlerin sınır ötesi yetki kullanımını yeniden tanımlayabilir” dedi.

İsrail, Gazze’ye yardım götüren ve ablukayı delmeyi amaçlayan filoya hukuka aykırı müdahalede bulunmuştu.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.