Big
Forum Üyesi
- Katılım
- 18 Eki 2022
- Mesajlar
- 1,811
- Puanları
- 0
Ne yazık ki yerel seçimleri, genel seçim havası içinde yaşıyoruz.
Öyle bir hırs rüzgarı yükseliyor ki siyaset sahnesinden, halkın sorunlarına çözüm getirmesi beklenen yerel seçim değil, adeta büyük bir rant kavgası süreci yaşanıyor.
Hem de açık açık, hepimizin gözleri önünde.
AKP kampanyasını, “Ancak bize oy verirseniz, vatandaş olarak sahip olduğunuz haklara kavuşabilirsiniz” mesajına dayandırıyor, bizim adayımıza oy vermeyen avucunu yalar pişkinliğiyle.
Kampanyanın ilk mesajı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Antakya Spor Salonu’nda düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hatay İlçe Belediye Başkan Adayını Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada geldi.
Erdoğan, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” dedi.
DOĞRU AMA TERSİNDEN
Büyük tepki uyandıran bu yaklaşımın doğru bir tarafı var.
Evet, yerel yönetimlerle merkezi yönetimler arasındaki uyum günümüzde demokratik sistemin güvenliği açısından her zamankinden daha önemlidir.
Ancak siyasetler tepeden değil, temelden belirlenirse.
Partizanlık bir kenara itilip, halka hizmet ve seçimine saygı öne geçerse.
Merkezi yönetimler gündemlerini halk ile doğrudan ilişki içinde olan, onun isteklerini ve ihtiyaçlarını yakından bilen ve halkın özgür iradesi ile seçtiği yerel yönetimlerin seslerine kulak vererek oluştururlarsa gerçek ve doğru bir uyumdan söz edilebilir.
İktidar ile faklı bir partiden olduğu için, onun her dediğine boyun eğmediği için “garibanlaştırılan yerel yönetimler” ve “mahzun bırakılan halk” ile “düzen” sağlanamaz, uyumdan söz edilemez.
Ülkenin kan dolaşımı tıkanır.
Belki iktidar ve tepedeki seçkinler istedikleri gibi at koşturabilirler, ama bir süre.
Çünkü tepeden inmeci zihniyet ile sistem eninde sonunda felç olur.
YERELDEN ULUSALA
Türkiye’de yerelde olsun merkezi siyasette olsun çözüm bekleyen birçok sorun var ama ilk aşamada şu noktaları sıralayabiliriz.
. Güven veren bir ekonomik düzen
. Sağlık sisteminin düzeltilmesi
. Hayat pahalılığının önüne geçilmesi
. Konut sorununun çözülmesi
. Tüm çocukların eşit şansa sahip olarak hayata başlamaları, sağlam, rekabete açık eğitim hakkının garanti altına alınması
. Yaşadığımız çevrenin güvenliğinin sağlanması
. İklim değişikliğine karşı hazırlık ve önlemler
. Güçlü yerel yönetimlerin oluşturulması
Merkezi yönetimler bu konularda kendi başlarına en doğru ve etkili kararları alamazlar. Ancak yerelden gelecek olan veri ve öneriler sayesinde halkın taleplerine en iyi biçimde yanıt verebilecek ulusal politikalar belirlenebilir.
YERELİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
Demokrasinin nefes borularını açmak için yerel yönetimlerin merkezi yönetimlere şeffaf süreçler içinde ulaşabilmesi gerekir.
İster iktidar partisi, ister muhalefet partileri olsun.
Merkez ile yerel yönetimler arasında özellikle ekonomik ilişkilerdeki tıkanıklıkların aşılması, yatırımların değerlendirilmesi ve kontrolünün yapılması, sonuçların halka açık olabilmesi zorunluluktur.
Ekonomik kriz döneminde, sadece oy toplamak için akıtılan kaynaklar aslında hepimizindir.
Birçok bölgede, aynı işin hem merkezi hükümet, hem de yerel yönetimler tarafından yapıldığına, kaynakların çarçur edildiğine tanık oluyoruz.
Sadece bununla kalsa iyi.
Partizanlık yerel yönetimlerde de o kadar kabalaştı ki, halkın en fazla ihtiyacı olan bir yatırım için bile yerel yönetim meclislerinde kararlar alınamıyor.
Bu partizanlığın nedenlerini araştırdığımızda karşımıza rant çıkıyor.
Halkın kendi rant alanlarını kendisinin yönetmesinin önüne geçen, yerel yönetimlerden başlayarak merkeze kadar tüm ülkede demokrasiyi zaafa uğratan bu anlayış tüketici, yok edici sonuçlara götürüyor ülkeyi.
Kaynaklar yok oluyor, tarım alanları yok oluyor, ahlak, değerler, güvenlik yok oluyor.
Dolayısıyla yerel seçimleri sadece bir “yönetim seçimi” olarak görmemek gerekiyor.
Bu, toplumun geleceği konusunda yapacağı bir seçimdir.
REJİM YERELDEN ÜRKÜNCE
Türkiye’de sistem her zaman yerelden ürktü. Yerelin özgürleşmesinin, merkezi yönetimi zaafa uğratmasından korkuldu.
Kürt meselesi ya da muhafazakar bölgelerde tarikatların yönetime hakim olmasından korktu devlet.
Merkezi yönetim bu nedenle iktidarı paylaşmaya yanaşmadı. Rant havuzunun tekeline sahip olmak da çok cazipti.
Ancak, gerçek bir demokrasi ortamında, halkın yarınlarından emin olduğu, sağlam bir eğitimin en ücra köşelere kadar ulaşabildiği düzende yerel yönetimlerin özgürleşmesi merkezin gücünü sağlıklı bir biçimde artırır.
Karşılıklı denetim mekanizmalarının şeffaf biçimde devreye girmesi demokrasiye güç verir, demokratik kurumların köklenmesini sağlar.
YEREL SEÇİMLER FIRSAT OLMALI
Bugün, daha iyi bir yönetimin nasıl sağlanabileceği konusunda öneriler duymuyoruz.
Seçim ortamının toz dumanı arasında uzun vadeli bir vizyonu kimse anlatmıyor bize. Oysa yerel ile merkez arasındaki ilişkilerin yeniden nasıl ele almamız gerektiğini düşünmenin tam da zamanı değil mi?
Yeni bir sistemi tartışmamız gereken bu süreci, sadece oy kaygılarıyla heba etmeyelim.
Öyle bir hırs rüzgarı yükseliyor ki siyaset sahnesinden, halkın sorunlarına çözüm getirmesi beklenen yerel seçim değil, adeta büyük bir rant kavgası süreci yaşanıyor.
Hem de açık açık, hepimizin gözleri önünde.
AKP kampanyasını, “Ancak bize oy verirseniz, vatandaş olarak sahip olduğunuz haklara kavuşabilirsiniz” mesajına dayandırıyor, bizim adayımıza oy vermeyen avucunu yalar pişkinliğiyle.
Kampanyanın ilk mesajı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Antakya Spor Salonu’nda düzenlenen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hatay İlçe Belediye Başkan Adayını Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada geldi.
Erdoğan, “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” dedi.
DOĞRU AMA TERSİNDEN
Büyük tepki uyandıran bu yaklaşımın doğru bir tarafı var.
Evet, yerel yönetimlerle merkezi yönetimler arasındaki uyum günümüzde demokratik sistemin güvenliği açısından her zamankinden daha önemlidir.
Ancak siyasetler tepeden değil, temelden belirlenirse.
Partizanlık bir kenara itilip, halka hizmet ve seçimine saygı öne geçerse.
Merkezi yönetimler gündemlerini halk ile doğrudan ilişki içinde olan, onun isteklerini ve ihtiyaçlarını yakından bilen ve halkın özgür iradesi ile seçtiği yerel yönetimlerin seslerine kulak vererek oluştururlarsa gerçek ve doğru bir uyumdan söz edilebilir.
İktidar ile faklı bir partiden olduğu için, onun her dediğine boyun eğmediği için “garibanlaştırılan yerel yönetimler” ve “mahzun bırakılan halk” ile “düzen” sağlanamaz, uyumdan söz edilemez.
Ülkenin kan dolaşımı tıkanır.
Belki iktidar ve tepedeki seçkinler istedikleri gibi at koşturabilirler, ama bir süre.
Çünkü tepeden inmeci zihniyet ile sistem eninde sonunda felç olur.
YERELDEN ULUSALA
Türkiye’de yerelde olsun merkezi siyasette olsun çözüm bekleyen birçok sorun var ama ilk aşamada şu noktaları sıralayabiliriz.
. Güven veren bir ekonomik düzen
. Sağlık sisteminin düzeltilmesi
. Hayat pahalılığının önüne geçilmesi
. Konut sorununun çözülmesi
. Tüm çocukların eşit şansa sahip olarak hayata başlamaları, sağlam, rekabete açık eğitim hakkının garanti altına alınması
. Yaşadığımız çevrenin güvenliğinin sağlanması
. İklim değişikliğine karşı hazırlık ve önlemler
. Güçlü yerel yönetimlerin oluşturulması
Merkezi yönetimler bu konularda kendi başlarına en doğru ve etkili kararları alamazlar. Ancak yerelden gelecek olan veri ve öneriler sayesinde halkın taleplerine en iyi biçimde yanıt verebilecek ulusal politikalar belirlenebilir.
YERELİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
Demokrasinin nefes borularını açmak için yerel yönetimlerin merkezi yönetimlere şeffaf süreçler içinde ulaşabilmesi gerekir.
İster iktidar partisi, ister muhalefet partileri olsun.
Merkez ile yerel yönetimler arasında özellikle ekonomik ilişkilerdeki tıkanıklıkların aşılması, yatırımların değerlendirilmesi ve kontrolünün yapılması, sonuçların halka açık olabilmesi zorunluluktur.
Ekonomik kriz döneminde, sadece oy toplamak için akıtılan kaynaklar aslında hepimizindir.
Birçok bölgede, aynı işin hem merkezi hükümet, hem de yerel yönetimler tarafından yapıldığına, kaynakların çarçur edildiğine tanık oluyoruz.
Sadece bununla kalsa iyi.
Partizanlık yerel yönetimlerde de o kadar kabalaştı ki, halkın en fazla ihtiyacı olan bir yatırım için bile yerel yönetim meclislerinde kararlar alınamıyor.
Bu partizanlığın nedenlerini araştırdığımızda karşımıza rant çıkıyor.
Halkın kendi rant alanlarını kendisinin yönetmesinin önüne geçen, yerel yönetimlerden başlayarak merkeze kadar tüm ülkede demokrasiyi zaafa uğratan bu anlayış tüketici, yok edici sonuçlara götürüyor ülkeyi.
Kaynaklar yok oluyor, tarım alanları yok oluyor, ahlak, değerler, güvenlik yok oluyor.
Dolayısıyla yerel seçimleri sadece bir “yönetim seçimi” olarak görmemek gerekiyor.
Bu, toplumun geleceği konusunda yapacağı bir seçimdir.
REJİM YERELDEN ÜRKÜNCE
Türkiye’de sistem her zaman yerelden ürktü. Yerelin özgürleşmesinin, merkezi yönetimi zaafa uğratmasından korkuldu.
Kürt meselesi ya da muhafazakar bölgelerde tarikatların yönetime hakim olmasından korktu devlet.
Merkezi yönetim bu nedenle iktidarı paylaşmaya yanaşmadı. Rant havuzunun tekeline sahip olmak da çok cazipti.
Ancak, gerçek bir demokrasi ortamında, halkın yarınlarından emin olduğu, sağlam bir eğitimin en ücra köşelere kadar ulaşabildiği düzende yerel yönetimlerin özgürleşmesi merkezin gücünü sağlıklı bir biçimde artırır.
Karşılıklı denetim mekanizmalarının şeffaf biçimde devreye girmesi demokrasiye güç verir, demokratik kurumların köklenmesini sağlar.
YEREL SEÇİMLER FIRSAT OLMALI
Bugün, daha iyi bir yönetimin nasıl sağlanabileceği konusunda öneriler duymuyoruz.
Seçim ortamının toz dumanı arasında uzun vadeli bir vizyonu kimse anlatmıyor bize. Oysa yerel ile merkez arasındaki ilişkilerin yeniden nasıl ele almamız gerektiğini düşünmenin tam da zamanı değil mi?
Yeni bir sistemi tartışmamız gereken bu süreci, sadece oy kaygılarıyla heba etmeyelim.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.