enky
Forum Üyesi
- Katılım
- 15 Mar 2022
- Mesajlar
- 2,800
- Puanları
- 1
TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Devlet Bahçeli'nin satır başları şöyle:
"Öyle ateşler vardır ki yalnızca düştüğü yeri yakmaz, öyle acılar vardır ki yanlızca ortaya çıktığı yerde duramaz. 14 Ekim 2022 cuma akşamı Bartın’ın Amasra ilçesinde milletimizin yüreğine ateş düşmüş, kömürün karasından helal lokmasını çıkarmak amacıyla yerin yüzlerce metre altına inen madencilerimiz hepimizin acıların en acısını yaşatmışlardır.
TTK Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında canlar gitmiş, hayaller sönmüştür.
41 madencimiz bu elim patlamada son nefesini vermiştir. Yaralı halde kurtarılan madencilerimizin tedavisi devam etmektedir. Üzüntümüz tarifsiz ve tanımsızdır.
Malum patlamaya yol açan kusur, ihmal değerlendirilecek ne varsa mutlaka gün yüzüne çıkarılacaktır. Bu konunun biz de sonuna kadar takipçisi olacağız. Ancak maden ocağındaki patlamayı bahane ederek felakete siyasi içerik katmak için el ovuşturan kim ya da kimler varsa bize göre samimi değildir.
Amasra’yı konuşuyorken Soma felaketini hatırlatmak maksatlıdır, hastalıklı bir yaklaşımdır.
Biz patlamış veya alev almış maden ocağından kardeşlerimizin bulunup çıkarılmasını bekliyorken sosyal medyadan provakasyona heves edenler, ortamı kızıştırmak için devreye girenler hem alçak hem de ahlaksızdır. Henüz acılarımız çok tazeyken, henüz işçilerimiz toprak altından çıkarılmamışken Sayıştay’ın 2017 ve 2019 raporlarında söz konusu maden ocağıyla ilgili bölümleri birdenbire servis edip suçlu ve sorumlu arayışına girenlerin önü arkası iyice araştırılmalıdır.
Deniliyor ki mezkur Sayıştay raporları eksi 300 metrede dahi kazı yapılmasının neden olduğu risklere dikkat çekmiş, alınması gereken önlemler de madde madde sıralanmış. Belirli bir süreyle denetim görevini yapan denetçiler her şeyi biliyor görüyor da bir tek söz konusu müessese müdürlüğünün işçi, memur, mühendisleri mi ne tedbir alacaklarını bilmiyorlar?
Olacak iş midir? Böyle bir iddia aklın ve mantığın neresiyle bağdaşacaktır. Biz Sayıştay raporlarının değerini, muhtevasındaki tespit ve teklifleri elbette inkâr etmiyoruz, es geçmiyoruz."
Nitekim denetim fonksiyonunun devlet hayatındaki önemini gayet iyi biliyoruz. Fakat Sayıştay raporlarının art niyetliler eliyle siyasi muhalefet haline dönüştürülmesini ise son derece mahsurlu, manidar buluyoruz.
Gaz birikme ihtimali olan yerlerde elektrikle çalışan ekipmanlar yerine basınçlı havalı ekipmanların kullanılması, damar- gaz içeriklerinin tespiti ve ocakların derinleşmesi ile artan degaj ihtimaline karşı alınacak önlemleri belirli formatta tanzim edilmiş denetim raporlarına geçirmek kolaydır.
Yerin üstünde ahkam kesenlerin durumlarıyla yerin altında kömürün karasına, kayanın ve toprağın zorluklarına göğüs geren, bu şekilde ömür geçiren kardeşlerimizin muhatap olduğu gerçekler kuşkusuz bambaşkadır.
Maden ocaklarında çalışan damarlarında hemen hemen tamamında gaz içerikleri yüksek değil mi? Arıza mahallerindeki tehlikeler daha fazla değil mi? Ocaklarda çalışırken aynen uyulması gereken yönergeler, mevzuat hükümleri bilinmiyor mu?
Hangi vicdan sahibi, hangi yetki ve sorumluluk mertebesine ulaşmış bir vatan evladı maden ocaklarında bile bile göre göre felaketlere göz yumabilir? Gün yarınlarımızı sarma günüdür, acılarımızı paylaşma ve azaltma günüdür. Gün eksik ve gediklerimizi kapatma günüdür. Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır.
Maden nedir, emek nedir, helal kazanç nedir bilmeyenlerin toprağın altında rızık çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu hayaline dahi getiremeyenlerin felaketler üzerinden cepheleşme üretmeye çalışması insafsızlıktır, izansızlıktır. Amasra’daki patlama hepimizi yakmıştır. Acı 85 milyon Türk vatandaşının tamamınındır.
Zillet partilerinin teker teker bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğine kapı açacak olmaları kızarmaz yüzün, yaşarmaz gözün, utanmaz bakışın nerelere kadar tutunduğunu da ortaya koyacaktır.
2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılının ilk adımıdır. Devletimizin kurucu felsefesi her zamankinden çok daha zindedir. Yönetim hayatımızda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gerçekleşen kalıcı ve köklü reform Türkiyemizin önünü açmış, hamdolsun gücüne güç katmıştır. Kimin atına binerse onun türküsünü çağıranlar bu gerçeği kabulde zorluk çekse de gerçek asla değişmeyecektir.
Kuru üzümden pekmez çıkarmak için eğri bacaklı masalara oturanlar büyüyen, gelişen ve yükseldikçe yükselen Türkiye bahtiyarlığını göremezler. Görseler bile itiraf edemezler.
Türkiye’yi yabancı ülkelerde şikayet etmek, jurnalcilik yapmak, yabancıların karşısında el pençe divan durmak şerefli bir tavır değildir. New York’un en işlek caddesine çıkmak, ergenler gibi video çekmek, bu suretle Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı’na kara çalmaya teşebbüs etmek adamlık değildir, siyaset değildir, mertlik hiç değildir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dersini tarihten değil, Türkiye düşmanlarından aldığını açık seçik gözler önüne sermiştir.
Yazıklar olsun. Biz zillet deyince rahatsız oluyorlar, ya ne diyelim peki? Bu Kılıçdaroğlu ve ittifakını hayırla nasıl yad edelim? CHP Genel Başkanı’nın neresi doğrudur? Elden vefa, zehirden şifa, zilletten de sefa umacak kadar şuur dağılmasının pençesine düşmüşler.
Kılıçdaroğlu’nun ABD’de ne yaptığı, kimlerle temas kurduğu az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur.
Kılıçdaroğlu’na soruyorum: Gizemli 8 saat içinde neredeydin, kimlerle fiskos yaptın? Kılıçdaroğlu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir.
Türkiye’de bulamadığını ABD’de aramak müflis siyasetçinin son çırpınışıdır. Kılıçdaroğlu’nun başörtü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye’den ayrılışı birbiriyle bağlantılı, sancılı gelişmelerdir. Kılıçdaroğlu’nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP’in de yolu yol değildir."
"Öyle ateşler vardır ki yalnızca düştüğü yeri yakmaz, öyle acılar vardır ki yanlızca ortaya çıktığı yerde duramaz. 14 Ekim 2022 cuma akşamı Bartın’ın Amasra ilçesinde milletimizin yüreğine ateş düşmüş, kömürün karasından helal lokmasını çıkarmak amacıyla yerin yüzlerce metre altına inen madencilerimiz hepimizin acıların en acısını yaşatmışlardır.
TTK Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında canlar gitmiş, hayaller sönmüştür.
41 madencimiz bu elim patlamada son nefesini vermiştir. Yaralı halde kurtarılan madencilerimizin tedavisi devam etmektedir. Üzüntümüz tarifsiz ve tanımsızdır.
Malum patlamaya yol açan kusur, ihmal değerlendirilecek ne varsa mutlaka gün yüzüne çıkarılacaktır. Bu konunun biz de sonuna kadar takipçisi olacağız. Ancak maden ocağındaki patlamayı bahane ederek felakete siyasi içerik katmak için el ovuşturan kim ya da kimler varsa bize göre samimi değildir.
Amasra’yı konuşuyorken Soma felaketini hatırlatmak maksatlıdır, hastalıklı bir yaklaşımdır.
Biz patlamış veya alev almış maden ocağından kardeşlerimizin bulunup çıkarılmasını bekliyorken sosyal medyadan provakasyona heves edenler, ortamı kızıştırmak için devreye girenler hem alçak hem de ahlaksızdır. Henüz acılarımız çok tazeyken, henüz işçilerimiz toprak altından çıkarılmamışken Sayıştay’ın 2017 ve 2019 raporlarında söz konusu maden ocağıyla ilgili bölümleri birdenbire servis edip suçlu ve sorumlu arayışına girenlerin önü arkası iyice araştırılmalıdır.
Deniliyor ki mezkur Sayıştay raporları eksi 300 metrede dahi kazı yapılmasının neden olduğu risklere dikkat çekmiş, alınması gereken önlemler de madde madde sıralanmış. Belirli bir süreyle denetim görevini yapan denetçiler her şeyi biliyor görüyor da bir tek söz konusu müessese müdürlüğünün işçi, memur, mühendisleri mi ne tedbir alacaklarını bilmiyorlar?
Olacak iş midir? Böyle bir iddia aklın ve mantığın neresiyle bağdaşacaktır. Biz Sayıştay raporlarının değerini, muhtevasındaki tespit ve teklifleri elbette inkâr etmiyoruz, es geçmiyoruz."
Nitekim denetim fonksiyonunun devlet hayatındaki önemini gayet iyi biliyoruz. Fakat Sayıştay raporlarının art niyetliler eliyle siyasi muhalefet haline dönüştürülmesini ise son derece mahsurlu, manidar buluyoruz.
Gaz birikme ihtimali olan yerlerde elektrikle çalışan ekipmanlar yerine basınçlı havalı ekipmanların kullanılması, damar- gaz içeriklerinin tespiti ve ocakların derinleşmesi ile artan degaj ihtimaline karşı alınacak önlemleri belirli formatta tanzim edilmiş denetim raporlarına geçirmek kolaydır.
Yerin üstünde ahkam kesenlerin durumlarıyla yerin altında kömürün karasına, kayanın ve toprağın zorluklarına göğüs geren, bu şekilde ömür geçiren kardeşlerimizin muhatap olduğu gerçekler kuşkusuz bambaşkadır.
Maden ocaklarında çalışan damarlarında hemen hemen tamamında gaz içerikleri yüksek değil mi? Arıza mahallerindeki tehlikeler daha fazla değil mi? Ocaklarda çalışırken aynen uyulması gereken yönergeler, mevzuat hükümleri bilinmiyor mu?
Hangi vicdan sahibi, hangi yetki ve sorumluluk mertebesine ulaşmış bir vatan evladı maden ocaklarında bile bile göre göre felaketlere göz yumabilir? Gün yarınlarımızı sarma günüdür, acılarımızı paylaşma ve azaltma günüdür. Gün eksik ve gediklerimizi kapatma günüdür. Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır.
Maden nedir, emek nedir, helal kazanç nedir bilmeyenlerin toprağın altında rızık çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu hayaline dahi getiremeyenlerin felaketler üzerinden cepheleşme üretmeye çalışması insafsızlıktır, izansızlıktır. Amasra’daki patlama hepimizi yakmıştır. Acı 85 milyon Türk vatandaşının tamamınındır.
Zillet partilerinin teker teker bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğine kapı açacak olmaları kızarmaz yüzün, yaşarmaz gözün, utanmaz bakışın nerelere kadar tutunduğunu da ortaya koyacaktır.
2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılının ilk adımıdır. Devletimizin kurucu felsefesi her zamankinden çok daha zindedir. Yönetim hayatımızda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gerçekleşen kalıcı ve köklü reform Türkiyemizin önünü açmış, hamdolsun gücüne güç katmıştır. Kimin atına binerse onun türküsünü çağıranlar bu gerçeği kabulde zorluk çekse de gerçek asla değişmeyecektir.
Kuru üzümden pekmez çıkarmak için eğri bacaklı masalara oturanlar büyüyen, gelişen ve yükseldikçe yükselen Türkiye bahtiyarlığını göremezler. Görseler bile itiraf edemezler.
Türkiye’yi yabancı ülkelerde şikayet etmek, jurnalcilik yapmak, yabancıların karşısında el pençe divan durmak şerefli bir tavır değildir. New York’un en işlek caddesine çıkmak, ergenler gibi video çekmek, bu suretle Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı’na kara çalmaya teşebbüs etmek adamlık değildir, siyaset değildir, mertlik hiç değildir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dersini tarihten değil, Türkiye düşmanlarından aldığını açık seçik gözler önüne sermiştir.
Yazıklar olsun. Biz zillet deyince rahatsız oluyorlar, ya ne diyelim peki? Bu Kılıçdaroğlu ve ittifakını hayırla nasıl yad edelim? CHP Genel Başkanı’nın neresi doğrudur? Elden vefa, zehirden şifa, zilletten de sefa umacak kadar şuur dağılmasının pençesine düşmüşler.
Kılıçdaroğlu’nun ABD’de ne yaptığı, kimlerle temas kurduğu az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur.
Kılıçdaroğlu’na soruyorum: Gizemli 8 saat içinde neredeydin, kimlerle fiskos yaptın? Kılıçdaroğlu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir.
Türkiye’de bulamadığını ABD’de aramak müflis siyasetçinin son çırpınışıdır. Kılıçdaroğlu’nun başörtü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye’den ayrılışı birbiriyle bağlantılı, sancılı gelişmelerdir. Kılıçdaroğlu’nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP’in de yolu yol değildir."