Korku, Cesaret ve İnsan’ın karşılaşması
Korku, Cesaret ve İnsan yaşam döngüsünde çok sıklıkla karşılaşıp bir araya gelir.
Korku, Cesaret ve İnsan’ın hikayesinde, Korku’nun belirdiği her an, aslında hep yanı başında Cesaret de belirir. Hiçbir sefer Korku sadece tek başına belirmez İnsan’ın karşısında.
İnsan yürüdüğü yolda ve attığı her yeni adımda, hele ki içerisinde taşıdığı, hedefi, arzusu, isteği de yanındaysa, mutlaka Korku ve Cesaret ile karşılaşır.
Korku çok kolayca kollarını açıp sarılmaya hazır bir şekilde bekler İnsan’ı. Belirdiği anda ise, hemen yanında Cesaret de belirir. Kolları aşağıda ve düşüncelidir Cesaret. “Gel” der fakat sadece içinden gür, dışından sessizce. Korku ise haykırır “Gel sarıl bana” diye. Var gücüyle.
Sevgi dolu Korku’ya sarılmak çok kolay ve cazip gibi görünür İnsan’a. Sarılırsa hemen rahatlayacağını, nefesini yeniden düzenleyebileceğini ve sakinleyebileceğini düşünür.
İnsan, tam Korku’ya sarılacakken, Cesaret’e bakıp, daha emin gel dediğini duyarak, orada tertemiz, yepyeni, bambaşka bir sayfa olduğunu bilerek yine de Korku’yu seçmiştir o an, gider sarılır Korku’ya.
Çünkü alışılmış olandır ona sarılmak. İnsan’ın bildiği, tanıdığı his, koku ve tattır. Kolay olan, çok tanıdık olandır.
Tam o an Cesaret olduğu yerden ansızın yok oluverir. Sanki hiç belirmemiş, az önce orada Korku’nun tam yanında duran o değilmiş gibi. Gel dememiş gibi. Yok olur. Küsmeden yok olur, bana sarılma zamanı değilmiş der ve sadece bekler. Sessizce, göze görünmeden.
Korku coşku içerisindedir. Yine, yeniden İnsan’a sarılmanın sevincinde. Dostunu kaybetmemiştir. Dostu yine ona sarılmayı seçmiştir diye düşünür.
İnsan Korku’yu seçip yine ona sarıldığında, bir adım daha ileriye gitmediğini fark ettiğinde Cesaret yine orada onun için belirir. Cesaret hiçbir zaman küsmez. Kıyafetini değiştirir; ama asla tutumunu değiştirmez.
İnsan tekrar evrilmek istediğinde; hemen belirir Cesaret. Kolları kapalı, İnsan’ın Korku’yla da aynı anda karşılaştığını bilerek. Sessizce sakince “Gel”der. Korku yine coşkuyla bağırır; “Gel sarıl bana” diye. Fakat coşkusu sadece kendi içerisinde duyulur İnsan Cesaret’e doğru adım atmayı seçtiğinde. Cesaret’in kapalı kollarının aslında apaçık olduğunu ona yaklaştığında görür hep. Hep kabulcüdür Cesaret.
Cesaret’in sessizliği sesi, yolu adımları oluverir İnsan’ın. Ve Korku yok olur. İnsan, Cesaret’e sarılarak kol kola yürür Cesaret ile. Çok mutludur. Gerçekten mutluluğu ilk defa yaşıyordur…
———————-
Korku üzerine düşündüğümüzde aslında hepimizin zaman zaman son derece korku dolu anlar yaşadığımızı gözlemleriz. Hele ki yeni bir yolculuğa çıkıyorsak, yeni bir hedef belirlemişsek, yeni bir duyguyla tanışıyorsak.
Yaşadığımız anlarda ve gerçekliklerde baş edilmesi gereken süreçlerimizde, ve istediğimiz için attığımız adımlarda çoğunlukla yolda korkularımızla karşılaşırız ve ilerlemek için cesaret etmemiz gerekir..
Çünkü cesaret zaten korkudan gelir. Korkunun olmadığı yerde cesur olmayı gerektirecek ne olabilir ki? Aşmak için korkmak gerekir. Aşabilmeyi hedefleyebilmek için korkunun içinden geçebilmeyi hayal etmek gerekir.
Her dönüşümün başı, an olunca o cesaretin geldiği küçük kalp atışlarında, adım atarak, yola çıkabilmekten geçer.
Şunu her zaman hatırlatmalı kendimize: Attığımız her yeni adımda, belirlediğimiz her yeni hedefte, ulaşmayı arzu ettiğimiz her yolculukta, korku hep yolda belirecek:
Ondan kaçmamak, varlığını kabul etmek, ve ona rağmen cesaret etmek.. İşte insanın ilerlemeyi seçtiği o kısacık an, bizim serüvenimizin tılsımı.
Sevgim ile,
Yael
Korku, Cesaret ve İnsan yaşam döngüsünde çok sıklıkla karşılaşıp bir araya gelir.
Korku, Cesaret ve İnsan’ın hikayesinde, Korku’nun belirdiği her an, aslında hep yanı başında Cesaret de belirir. Hiçbir sefer Korku sadece tek başına belirmez İnsan’ın karşısında.
İnsan yürüdüğü yolda ve attığı her yeni adımda, hele ki içerisinde taşıdığı, hedefi, arzusu, isteği de yanındaysa, mutlaka Korku ve Cesaret ile karşılaşır.
Korku çok kolayca kollarını açıp sarılmaya hazır bir şekilde bekler İnsan’ı. Belirdiği anda ise, hemen yanında Cesaret de belirir. Kolları aşağıda ve düşüncelidir Cesaret. “Gel” der fakat sadece içinden gür, dışından sessizce. Korku ise haykırır “Gel sarıl bana” diye. Var gücüyle.
Sevgi dolu Korku’ya sarılmak çok kolay ve cazip gibi görünür İnsan’a. Sarılırsa hemen rahatlayacağını, nefesini yeniden düzenleyebileceğini ve sakinleyebileceğini düşünür.
İnsan, tam Korku’ya sarılacakken, Cesaret’e bakıp, daha emin gel dediğini duyarak, orada tertemiz, yepyeni, bambaşka bir sayfa olduğunu bilerek yine de Korku’yu seçmiştir o an, gider sarılır Korku’ya.
Çünkü alışılmış olandır ona sarılmak. İnsan’ın bildiği, tanıdığı his, koku ve tattır. Kolay olan, çok tanıdık olandır.
Tam o an Cesaret olduğu yerden ansızın yok oluverir. Sanki hiç belirmemiş, az önce orada Korku’nun tam yanında duran o değilmiş gibi. Gel dememiş gibi. Yok olur. Küsmeden yok olur, bana sarılma zamanı değilmiş der ve sadece bekler. Sessizce, göze görünmeden.
Korku coşku içerisindedir. Yine, yeniden İnsan’a sarılmanın sevincinde. Dostunu kaybetmemiştir. Dostu yine ona sarılmayı seçmiştir diye düşünür.
İnsan Korku’yu seçip yine ona sarıldığında, bir adım daha ileriye gitmediğini fark ettiğinde Cesaret yine orada onun için belirir. Cesaret hiçbir zaman küsmez. Kıyafetini değiştirir; ama asla tutumunu değiştirmez.
İnsan tekrar evrilmek istediğinde; hemen belirir Cesaret. Kolları kapalı, İnsan’ın Korku’yla da aynı anda karşılaştığını bilerek. Sessizce sakince “Gel”der. Korku yine coşkuyla bağırır; “Gel sarıl bana” diye. Fakat coşkusu sadece kendi içerisinde duyulur İnsan Cesaret’e doğru adım atmayı seçtiğinde. Cesaret’in kapalı kollarının aslında apaçık olduğunu ona yaklaştığında görür hep. Hep kabulcüdür Cesaret.
Cesaret’in sessizliği sesi, yolu adımları oluverir İnsan’ın. Ve Korku yok olur. İnsan, Cesaret’e sarılarak kol kola yürür Cesaret ile. Çok mutludur. Gerçekten mutluluğu ilk defa yaşıyordur…
———————-
Korku üzerine düşündüğümüzde aslında hepimizin zaman zaman son derece korku dolu anlar yaşadığımızı gözlemleriz. Hele ki yeni bir yolculuğa çıkıyorsak, yeni bir hedef belirlemişsek, yeni bir duyguyla tanışıyorsak.
Yaşadığımız anlarda ve gerçekliklerde baş edilmesi gereken süreçlerimizde, ve istediğimiz için attığımız adımlarda çoğunlukla yolda korkularımızla karşılaşırız ve ilerlemek için cesaret etmemiz gerekir..
Çünkü cesaret zaten korkudan gelir. Korkunun olmadığı yerde cesur olmayı gerektirecek ne olabilir ki? Aşmak için korkmak gerekir. Aşabilmeyi hedefleyebilmek için korkunun içinden geçebilmeyi hayal etmek gerekir.
Her dönüşümün başı, an olunca o cesaretin geldiği küçük kalp atışlarında, adım atarak, yola çıkabilmekten geçer.
Şunu her zaman hatırlatmalı kendimize: Attığımız her yeni adımda, belirlediğimiz her yeni hedefte, ulaşmayı arzu ettiğimiz her yolculukta, korku hep yolda belirecek:
Ondan kaçmamak, varlığını kabul etmek, ve ona rağmen cesaret etmek.. İşte insanın ilerlemeyi seçtiği o kısacık an, bizim serüvenimizin tılsımı.
Sevgim ile,
Yael