Öncelikle Bartın’daki grizu patlaması nedeni ile yaşamını kaybeden maden işçilerinin ailelerine sabır ve başsağlığı dilerim. Ne yazık ki yıllar önce yazdığım bir köşe yazısının başlığını tekrar anımsadım. Ülkemiz ne yazık ki bir doğal ve sosyal afet bölgesi olmaya devam ediyor. Aklın ve bilimin yol göstericiliğinde önlem almak yerine her şeyi kadere bağlama zihniyeti egemen olduğu sürece, korkarım bu tür felaketlerin devamını da izleyeceğiz.
İkinci olarak sansür yasamız hayırlı olsun!.. AB ve ABD kendilerinde böyle bir yasa olmadığının altını kalın satırlarla çizdi. Doğal olarak nev-i şahsına münhasır olmaya devam ediyoruz.
Esas konumuza dönersek…
Rusya Ukrayna savaşının neden başladığı ve perde arkasında özellikle ABD yönetiminin neden Zelenski’yi koşulsuz desteklediği giderek daha somut olarak anlaşılır gibi. Sürece tanıklık eden bazı yorumcular bu durumu tamamen enerji kaynaklarının kontrole alınması nedeni ile uzun süredir devam eden bir mücadelenin son noktasını koyma çabası olarak adlandırıyorlar. Bu durumun bilincinde olan Putin rejiminin de doğal gaz başta olmak üzere enerji kaynaklarını bir silah olarak kullanmasının kaçınılmazlığının da altı çiziliyor.
Bu genel çerçeveden hareket ederek Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren güncel gelişmeleri mercek altına aldığımızda bazı soruların sorulması ve mümkün olduğunca sağduyulu bakmamız gereken bir dizi soruna cevap bulmamız gerekiyor.
Bir önceki yazımızda kısaca değindiğimiz gibi, Putin’in Rus doğal gazını Türkiye üstünden Avrupa’ya dağıtılması önerisine ihtiyatla yaklaşmak gerektiğinin altını çizmiş, Ankara’nın da ihtiyatlı bir yaklaşımı benimsediğini memnuniyetle karşılamıştım. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın bu ihtiyatlı tutumu, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya yaklaşımı ile yerini ihtiyatsızlığa bırakmış gibi.
Öncelikle hemen söyleyelim, Türkiye’nin bir doğal gaz hub’ı (gaz alıp depolayan ve dağıtımını yapan) olması memnuniyet verici bir durumdur. Bununla birlikte birkaç soruyu sormak gerekir.
Şu an için görebildiğimiz kadarı ile böyle bir talep yok ve öngörülebilir bir gelecek içinde de böyle bir talep olmayacak. AB ülkeleri Rusya’ya olan bağımlılığı giderek azaltma planları yapıyor, Ukrayna’yı bypass’lamak için yapılan Kuzey Akım1’de sabotaj girişimleri gerçekleştiriliyor, nihayet Kuzey Akım2 projesi ABD’nin girişimleri ile hayata geçirilemiyor.
Bu soruların cevaplarını yaşayarak göreceğiz.
Kaldı ki bu arada Türkiye’nin doğusundan ve güneyinden gelen doğalgaz yataklarının hayata geçirilmesi kanımca daha makul bir proje gibi duruyor. Ancak bu bağlamda da kendi kaya gazını sıvı hale getirip Avrupa’ya satma hedefinin peşinde koşan ABD’nin Türkiye husumeti ne oranda artar, bu durumu da hesaba katmak gerekir düşüncesindeyim. Enerji oyunları olmasa, ABD neden Irak ve Suriye topraklarında boy gösterir sorusu da ayrıca cevaplanması gereken konu başlıklarından bir tanesi.
Evet, daha önceki yazımda da belirttiğim gibi çok zor günler maalesef bizi bekliyor.
Karanlıktan aydınlığa çıkmak umuduyla…
İkinci olarak sansür yasamız hayırlı olsun!.. AB ve ABD kendilerinde böyle bir yasa olmadığının altını kalın satırlarla çizdi. Doğal olarak nev-i şahsına münhasır olmaya devam ediyoruz.
Esas konumuza dönersek…
Rusya Ukrayna savaşının neden başladığı ve perde arkasında özellikle ABD yönetiminin neden Zelenski’yi koşulsuz desteklediği giderek daha somut olarak anlaşılır gibi. Sürece tanıklık eden bazı yorumcular bu durumu tamamen enerji kaynaklarının kontrole alınması nedeni ile uzun süredir devam eden bir mücadelenin son noktasını koyma çabası olarak adlandırıyorlar. Bu durumun bilincinde olan Putin rejiminin de doğal gaz başta olmak üzere enerji kaynaklarını bir silah olarak kullanmasının kaçınılmazlığının da altı çiziliyor.
Bu genel çerçeveden hareket ederek Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren güncel gelişmeleri mercek altına aldığımızda bazı soruların sorulması ve mümkün olduğunca sağduyulu bakmamız gereken bir dizi soruna cevap bulmamız gerekiyor.
Bir önceki yazımızda kısaca değindiğimiz gibi, Putin’in Rus doğal gazını Türkiye üstünden Avrupa’ya dağıtılması önerisine ihtiyatla yaklaşmak gerektiğinin altını çizmiş, Ankara’nın da ihtiyatlı bir yaklaşımı benimsediğini memnuniyetle karşılamıştım. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın bu ihtiyatlı tutumu, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya yaklaşımı ile yerini ihtiyatsızlığa bırakmış gibi.
Öncelikle hemen söyleyelim, Türkiye’nin bir doğal gaz hub’ı (gaz alıp depolayan ve dağıtımını yapan) olması memnuniyet verici bir durumdur. Bununla birlikte birkaç soruyu sormak gerekir.
- Rus doğal gazının sevki için yeterli talep var mı?
Şu an için görebildiğimiz kadarı ile böyle bir talep yok ve öngörülebilir bir gelecek içinde de böyle bir talep olmayacak. AB ülkeleri Rusya’ya olan bağımlılığı giderek azaltma planları yapıyor, Ukrayna’yı bypass’lamak için yapılan Kuzey Akım1’de sabotaj girişimleri gerçekleştiriliyor, nihayet Kuzey Akım2 projesi ABD’nin girişimleri ile hayata geçirilemiyor.
- Bu koşullarda Türkiye üstünden Rusya’nın gazının AB ülkelerine sevki ne kadar gerçekçi ve Türkiye’nin güvenliği açısından ne kadar riskli?
- Türkiye bu kararın ardından Batı dünyasından daha fazla kopma mesajını da vermeyecek mi?
- Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımları delen ülke konumumuz bizim de benzeri yaptırımlarla karşı karşıya gelme riskini taşımıyor mu?
- Enerjide bu oranda Rusya’ya bağımlı hale gelmek, ülkemiz açısından doğru bir strateji mi? (Doğal gazın yanı sıra Akkuyu nükleer tesisini de hesaba katmak gerekir.)
- ABD’nin Yunanistan’da yaptığı silah yığınağının ve Miçotakis’i Türkiye üstüne sözlü olarak saldırtmasının ardında acaba izlediğimiz bu enerji hamlesi yatmıyor mu?
Bu soruların cevaplarını yaşayarak göreceğiz.
Kaldı ki bu arada Türkiye’nin doğusundan ve güneyinden gelen doğalgaz yataklarının hayata geçirilmesi kanımca daha makul bir proje gibi duruyor. Ancak bu bağlamda da kendi kaya gazını sıvı hale getirip Avrupa’ya satma hedefinin peşinde koşan ABD’nin Türkiye husumeti ne oranda artar, bu durumu da hesaba katmak gerekir düşüncesindeyim. Enerji oyunları olmasa, ABD neden Irak ve Suriye topraklarında boy gösterir sorusu da ayrıca cevaplanması gereken konu başlıklarından bir tanesi.
Evet, daha önceki yazımda da belirttiğim gibi çok zor günler maalesef bizi bekliyor.
Karanlıktan aydınlığa çıkmak umuduyla…